ISSN - 1300-0578 | e-ISSN - 2687-2242
JARSS - JARSS: 33 (1)
Cilt: 33  Sayı: 1 - 2025
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I (31 kere görüntülendi)

2. 
Danışma Kurulu
Advisory Board

Sayfalar II - IV (26 kere görüntülendi)

3. 
İçindekiler
Contents

Sayfa V (21 kere görüntülendi)

DERLEME
4. 
Erişkin Ekstrakorporeal Membran Oksijenizasyonu Uygulamalarında Perkütan Kanülasyon: Stratejiler, Teknikler ve Yönetim Üzerine Bir Derleme
Percutaneous Cannulation in Adult Extracorporeal Membrane Oxygenation Applications: A Review on Strategies, Techniques and Management
Zeliha Aycan Özdemirkan, Hasan Kutluk Pampal
doi: 10.54875/jarss.2025.24654  Sayfalar 1 - 10 (25 kere görüntülendi)
Ekstrakorporeal Membran Oksijenizasyonu (ECMO), yaşamı tehdit eden kardiyopulmoner yetmezlikte, son yıllarda giderek daha fazla kullanılan ileri bir destek yöntemi hâline gelmiştir. Ekstrakorporeal Membran Oksijenizasyonu’nun etkinliğini ve güvenliğini doğrudan etkileyen en kritik adımlardan biri kanülasyon prosedürüdür. Bu işlem, veno-venöz veya veno-arteriyel ECMO modalitesine bağlı olarak değişir ve uygun kanülasyon stratejisinin seçilmesi hastanın fizyolojisi ve patolojisiyle uyumlu olmalıdır.
Kanülasyon tipik olarak ultrasonografi ve floroskopik kılavuzluk altında perkütan teknikler kullanılarak gerçekleştirilir. Bununla birlikte, özellikle pediatrik hastalarda veya anatomik anormallikleri olan vakalarda cerrahi yöntemler de kullanılmaktadır. Kanülasyon sırasındaki başarısızlık veya komplikasyonlar hemodinamik dengesizlik, kanama, tromboz ve vasküler yaralanma gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, prosedürün deneyimli bir ekip tarafından gerçekleştirilmesi çok önemlidir.
Teknolojideki son gelişmeler, kanül tasarımlarındaki iyileştirmeler ve görüntüleme kılavuzluğundaki yenilikler kanülasyonun güvenliğini önemli ölçüde artırmıştır. Bununla birlikte, prosedür pediatrik ve yenidoğan hastalarda önemli zorluklar oluşturmaya devam etmekte ve bu hassas gruplar için daha spesifik kılavuzlara duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır.
Bu derlemenin amacı ECMO kanülasyonundaki güncel yaklaşımları ve komplikasyon yönetimi stratejilerini vurgulamak ve klinisyenlere bu kritik prosedürü gerçekleştirme konusunda rehberlik sağlamaktır. Standartlaştırılmış protokollere bağlı kalmak ve iyi eğitimli ekipleri sürece dahil etmek ECMO’nun başarısını artırmada çok önemli bir rol oynamaktadır.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
5. 
Servikal Radiküler Ağrı Tedavisinde Yüksek Volümlü Epidural Steroid Enjeksiyonunun Ağrı Skoru ve Boyun Dizabilite İndeksi Üzerine Etkisi: Retrospektif Bir Analiz
Effect of High-Volume Epidural Steroid Injection on Pain Score and Neck Disability Index in the Treatment of Cervical Radicular Pain: A Retrospective Analysis
Burak Erken, Tuba Tanyel Saracoglu
doi: 10.54875/jarss.2025.73792  Sayfalar 11 - 15 (21 kere görüntülendi)
Amaç: Disk herniasyonundan kaynaklanan servikal radiküler ağrı hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Servikal interlaminar epidural steroid enjeksiyonları (SİLESE) konservatif tedavilere yanıt vermeyen hastalar için yaygın bir tedavidir. Bu çalışmanın amacı, yüksek volumlü (8 mL) SİLESİ’nın ağrı ve boyun dizabilitesi üzerine etkinliğini değerlendirmektir.
Yöntem: Ocak 2021 ile Ocak 2024 tarihleri arasında konservatif tedaviye yanıt vermeyen servikal disk herniasyonu olan ve yüksek volumlü SİLESE ile tedavi edilen hastaların dijital dosyaları retrospektif olarak incelendi. Düşük volüm uygulanmış hastalar, servikal bölgeden geçirilmiş ameliyatları ve girişimleri olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Tedaviden önce ve tedaviden 1 hafta, 1 ay ve 6 ay sonra ağrı derecesini değerlendirmek için numerik rating skala (NRS), engelliliği değerlendirmek için boyun dizabilite indeksi (BDİ) kullanıldı.
Bulgular: Dahil edilme kriterlerini karşılayan 146 hastadan 132’si çalışmaya alındı. Ortalama yaş 49,38 ± 5,68 yıldı. Hastaların NRS skorları tedavi öncesi 7,64 ± 0,62 iken 6. ayda 2,62 ± 0,99’a düştüğü görüldü (p<0,001). Hastaların BDİ skorları ise tedavi öncesinde 49,27 ± 5,65 iken 6. ayda 15,15 ± 5,02’ye gerilediği saptandı (p<0,001). Hiçbir akut veya kronik komplikasyon gözlenmedi.
Sonuç: Yüksek volumlü SİLESE’ler servikal radiküler ağrısı olan hastalarda 6 aya kadar ağrıyı önemli ölçüde azaltmış ve boyun özürlülüğünü iyileştirmiştir ve hiçbir akut veya kronik komplikasyon gözlenmemiştir. Güvenle uygulanabilecek etkili bir tedavi yöntemidir.

6. 
Ağrı İletiminde Dominant Hemisfer Etkili mi?
Is the Dominant Hemisphere Effective in Pain Transmission?
Emine Çepni Kütahya, Rahime Orhan, Betül Başaran, Ayşegül Bilge
doi: 10.54875/jarss.2025.95530  Sayfalar 16 - 20 (24 kere görüntülendi)
Amaç: Propofol sık kullanılan anestezik ajanlardan birisidir. En sık yan etkisi enjeksiyon ağrısıdır. El dominantlığı ağrıya duyarlılıkta değerlendirilmesi gereken klinik faktörlerden biridir. El dominantlığının birçok ağrısal faktör üzerinde etkisine bakılmış ancak net bir sonuca varılamamıştır. Biz de bu amaçla sağ veya sol eli dominant olan hastalarda bu durumun propofol enjeksiyon ağrısındaki etkisini değerlendirmeyi amaçladık.
Yöntem: Çalışmamıza ameliyathanede herhangi bir cerrahi işlem nedeniyle propofolle genel anestezi uygulanacak 18-70 yaş arası 163 hasta dahil edildi. Hastalar randomize olarak 4 gruba ayrıldı; grup 1 (n=39) sağ elini kullanan ve sağ el sırtından damar yolu açılan hastalar, grup 2 (n=45) sağ elini kullanan ve sol el sırtından damar yolu açılan hastalar, grup 3 (n=40) sol elini kullanan ve sol el sırtından damar yolu açılan hastalar, grup 4 (n=39) sol elini kulan ve sağ el sırtından damar yolu açılanlar. Propofol indüksiyonunu takiben hastalar 4 noktalı sözel ağrı skalası ile değerlendirildi.
Bulgular: Dominant el kanülasyonu ile dominant olmayan el kanülasyonu ağrı skoru açısından karşılaştırıldığında fark bulunmadı. Dominant elin yönü ve kanülasyon tarafına göre ağrı insidansı değerlendirildiğinde anlamlı fark bulunmadı.
Sonuç: Çalışmamızda propofol enjeksiyon ağrısında el dominantlığı ve kanülasyon tarafı açısından anlamlı fark bulunmadı.

7. 
Propofol ve Roküronyum Enjeksiyon Ağrısını Önlemek İçin Buz Jel Paketi ile Lokal Soğutmanın Etkisi: Prospektif, Randomize Kontrollü Bir Çalışma
Effect of Local Cooling with Ice Gel Pack to Prevent Propofol and Rocuronium Injection Pain: A Prospective, Randomized Controlled Study
Kenan Kart, Erol Toy, Duygu Taskin, Kamil Toker
doi: 10.54875/jarss.2025.80958  Sayfalar 21 - 25 (21 kere görüntülendi)
Amaç: Bu çalışmada propofol ve rokuronyum enjeksiyonun neden olduğu ağrının önlenmesi için damar trasesinin soğutulmasının etkinliğinin araştırılması amaçlandı.
Yöntem: Bu prospektif, tek kör çalışmaya, 18-65 yaş arası, elektif laparoskopik kolesistektomi planlanan 60 hasta dahil edildi. El üstünden 20 G intravenöz kanül ile damar yolu açılmasını takiben Grup S’de (n=30 hasta) intravenöz kateter trasesi üzerine 1 dakikalık buz jelleri yardımı ile soğuk uygulanmasından sonra, Grup K’de (n=30 hasta) ise hiçbir işlem uygulanmadan propofol ve roküronyum enjeksiyonu yapılmıştır. Propofol ağrısı, McCrirrick ve Hunter skalası, roküronyum enjeksiyon ağrısı ise dört nokta skalası ile değerlendirilmiştir.
Bulgular: Demografik veriler, propofol ve roküronyum dozları gruplar arasında benzerdi. Propofol enjeksiyon ağrısı Soğuk Grupta Kontrol Grubu’na göre istatistiksel olarak daha yüksekti (p<0,05). Roküronyum enjeksiyon ağrısı gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılık göstermedi.
Sonuç: Propofol enjeksiyonu öncesi bölgesel soğutmanın ağrıyı artırdığı ve hiperaljeziye neden olduğu sonucuna varıldı.

8. 
Kardiyopulmoner Resüsitasyon Sırasında Havayolu Kontrolü Havayolu Desteği Gerektiren Hastalarla Karşılaşması En Muhtemel Hekimlerin Deneyim ve Bilgileri
Airway Control During Cardiopulmonary Resuscitation: The Experience and Knowledge of Physicians Most Likely to Encounter Patients Requiring Airway Support
Yagmur Can Dadakci, Aysun Ankay Yilbas, Filiz Uzumcugil, Basak Akca, Ozgur Canbay, Meral Kanbak
doi: 10.54875/jarss.2025.87360  Sayfalar 26 - 31 (20 kere görüntülendi)
Amaç: Hastane içi kardiyopulmoner resüsitasyonunu (KPR) sıklıkla uygulayan hekimlerin havayolu yönetimine yaklaşımları açısından bilgi düzeylerini ve deneyimlerini değerlendirmeyi amaçladık.
Yöntem: Kardiyopulmoner resüsitasyon ve havayolu yönetimine yaklaşımı değerlendiren bir anket, hastane içi kardiyopulmoner arrest nedeniyle havayolu desteği gerektiren hastalarla karşılaşma olasılığı en yüksek bölümlerde çalışan hekimlerin en güncel e-posta adreslerine gönderildi. Katılımcıların yaşı, uzmanlık alanı, hekimlik deneyimi, havayolu yönetimi hakkındaki bilgi düzeyleri ve çeşitli havayolu kontrol yöntemleriyle ilgili deneyimleri sorgulandı.
Bulgular: Katılımcıların %83,8’i (n=212) anesteziyoloji, %16,2’si (n=41) diğer tıp dallarındandı. Entübasyon uygulama sıklığı %7,3’ünde yılda 10 kereden az, %12’sinde yılda 10-35 kez arasında ve %80,7’sinde yılda 35 kereden fazla idi. Genel olarak, %37’si (n=132) başarısız entübasyon durumunda >3 kez entübasyon girişiminde bulunduklarını bildirmiştir. Zor entübasyonla karşılaşıldığında kas gevşetici kullanma sıklığı katılımcıların %35’i tarafından ‘nadiren’ olarak bildirilmiştir. Anestezi uzmanları havayolu yönetimi konusunda anlamlı derecede daha iyi bilgiye ve ileri yöntemler konusunda daha yüksek deneyime sahipti.
Sonuç: Sonuçlarımız, hekimler arasında önemli düzeyde uygunsuz bilgi ve davranış olduğunu göstermektedir. Sıklıkla KPR uygulayan hekimlerin hastalara daha iyi bakım sağlayabilmek için bilgi ve becerilerini daha da geliştirmeleri ve güncellemeleri gerektiğine inanıyoruz.

9. 
Çocuklarda İntraoperatif Uygulanan Analjezi Yöntemlerinin Postoperatif Erken Deliryuma Etkisinin Değerlendirilmesi
Evaluation of the Effect of Intraoperative Analgesia Methods on Postoperative Early Delirium in Children
Mehmet Değermenci, Ali Altınbaş, Dilek Yeniay, Aysel Yucak, Pınar Tekin
doi: 10.54875/jarss.2025.10437  Sayfalar 32 - 38 (30 kere görüntülendi)
Amaç: Postoperatif erken deliryuma (ED) neden olan faktörler tam olarak bilinmemekle birlikte ağrı, preoperatif anksiyete, cerrahinin tipi, hastanın kişisel özellikleri, uygulanılan anestezik ajanların etiyolojide yer aldığı düşünülmektedir. Biz de çocuklarda görülen postoperatif ED’nin, kullanılan analjezi yöntemleri ile ilişkisini araştırarak özellikle kaudal analjezinin postoperatif ED’yi azaltıcı etkisinin olup olmadığını değerlendirmeyi amaçladık.
Yöntem: Çalışmamız 3-8 yaş aralığında, ASA I ve II risk grubunda, elektif inguinal herni, hipospadias, inmemiş testis ameliyatı olan hastalarda çift kör, randomize, prospektif olarak gerçekleştirildi. Hastalara standart anestezi indüksiyonu yapıldıktan sonra larengeal maske yerleştirilip anestezi idamesi %2-3 sevofluran ile sağlandı. Hastalar, cerrahi başlamadan önce kaudal blok yapılanlar (Grup K) ve cerrahi sonunda intravenöz analjezi uygulanılanlar (Grup I) olmak üzere gruplandırıldı. Çalışmadaki tüm hastaların cerrahi süre, anestezi süresi, derlenme süresi, postoperatif 5., 10., 20., 30. dakikalarda Pediyatrik Anestezide Derlenme Deliryumu (PAED) ve Davranışsal Ağrı Değerlendirme Skalası (FLACC) skorları yanı sıra bulantı, kusma, desatürasyon gibi komplikasyonlar kaydedildi.
Bulgular: Çalışmamıza toplam 60 hasta dahil edildi. Postoperatif takiplerde 18 hastanın (%30) en az bir kez PAED skoru>12 olarak değerlendirildi. Gruplar arasında PAED skorları açısından anlamlı fark olmadığı görüldü. Postoperatif 5. dk’ da 14 hasta, postoperatif 10. dk’da 8 hasta, postoperatif 20. dk’da 3 hastada ED olduğu görüldü. Postoperatif 30. dk’da ise hiçbir hastada ED görülmedi ayrıca gruplar arasında ED görülme sıklığı açısından anlamlı fark yoktu.
Sonuç: Postoperatif ağrı tedavisinde uygulanılan kaudal blok ile iv opioid tedavisi arasında ED gelişmesi açısından fark bulunamadığı çalışmamızda görülmüştür.

OLGU SUNUMU
10. 
Trizomi 8 Mozaik Sendromlu Bir Vakanın Genel Anestezi Yönetimi: Nadir Bir Kromozomal Anomali ve Anestezi Zorlukları
General Anesthesia Management of a Case with Trisomy 8 Mosaic Syndrome: A Rare Chromosomal Anomaly and Anesthesia Difficulties
Kenan Kart, Erol Toy
doi: 10.54875/jarss.2025.48030  Sayfalar 39 - 41 (21 kere görüntülendi)
Trizomi 8 Mozaik Sendromu (T8MS) nadir görülen bir genetik hastalıktır. Konjenital anomalili hastalar anestezi açısından bazı riskler taşımaktadır. Konjenital anomalili hastaların anestezi zorlukları literatürde iyi tanımlanmış olmasına rağmen, trizomi 8’li hastaları sunan çalışmalar veya olgu sunumları oldukça sınırlıdır. Burada sunulan vaka 22 kg ağırlığında 6 yaşında bir erkek çocuktur. Hastada retromikroginatti, yüksek damak ve kısa boyun gibi bazı çoklu anormallikleri olması nedeni ile ameliyat günü hastanenin Zor Havayolu Protokolü doğrultusunda ameliyat masası hazırlandı. Hasta komplikasyonsuz bir şekilde entübe edildi. Kromozomal anormallikleri olan hastalarda anestezi zorlukları iyi bilinmektedir. T8MS hastasının birden fazla konjenital anomalisi olmasına rağmen, zor havayolu için uygun önlemlerin alınması hastaya güvenli anestezi sağlayabilir.

11. 
Tiyopental Sodyum İnfüzyonu ile Tetiklenen Şiddetli Hipokalemi Vakası
A Case of Severe Hypokalemia Triggered by Thiopental Sodium Infusion
Seda Seven Inci, Yagiz Kagan Ergun, Galip Karakaya
doi: 10.54875/jarss.2025.82712  Sayfalar 42 - 44 (24 kere görüntülendi)
Uzun yıllardır intrakranial basıncı artmış hastaların tedavisinde kullanılan bir sedatif ajan olan tiyopental sodyumun nadir görülen ancak potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir yan etkisi de diskalemidir. İnfüzyon sırasında şiddetli hipokalemi meydana gelebilirken, infüzyon kesildikten sonra rebound hiperkalemi ortaya çıkabilir ve yoğun bakım ortamlarında önemli zorluklara yol açabilir. Bu vaka raporunda tiyopental infüzyonu sırasında şiddetli hipokalemi (serum potasyumu 1,5 mmol L⁻¹) ve infüzyon kesildikten sonra rebound hiperkalemi (serum potasyumu 5,4 mmol L⁻¹) gelişen bir hasta incelenmektedir. Bu bulgular yoğun bakım ortamlarında yakın izleme ve uygun yönetim stratejilerinin kritik önemini vurgulamaktadır.

SEMPOZYUM ÖZETI
12. 
Sempozyum Özeti
Symposium Summary

Sayfalar 45 - 82 (34 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF