ISSN - 1300-0578 | e-ISSN - 2687-2242
JARSS - JARSS: 29 (3)
Cilt: 29  Sayı: 3 - 2021
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I (521 kere görüntülendi)

2. 
Danışma Kurulu
Advisory Board

Sayfalar II - IV (714 kere görüntülendi)

3. 
İçindekiler
Contents

Sayfalar V - VI (455 kere görüntülendi)

DERLEME
4. 
COVID-19 Aşıları ve Anestezi
COVID-19 Vaccines and Anesthesia
Semra Gümüş Demirbilek, Çiğdem Sezgin, Canan Gürsoy
doi: 10.5222/jarss.2021.93446  Sayfalar 153 - 158 (3357 kere görüntülendi)
Aralık 2019 tarihinden itibaren tüm dünyayı tehdit eden ve sağlık sistemlerini çaresizliğe düşüren COVID-19 pandemisinin sona erdirilebilmesi için ulusal ve küresel düzeyde başlatılan aşılama kampanyaları bir umut olmuştur. Bununla birlikte, yeni teknolojiler kullanılarak kısa sürede geliştirilen ve acil kullanım onayı verilerek başlatılan erişkin aşılama kampanyaları anestezi uzmanlarını bir bilinmez ile karşı karşıya getirmiştir. Bu derlemede; genel olarak aşılama ile anestezi uygulamalarının etkileşimleri gözden geçirilerek, erişkin hastalarda COVID-19 aşılama sonrası anestezi uygulamaları için önerilerde bulunulmuştur.

5. 
Türk Tıp Tarihinde Palyatif Bakım
Palliative Care in Turkish Medical History
Alparslan Koç
doi: 10.5222/jarss.2021.50455  Sayfalar 159 - 164 (1796 kere görüntülendi)
İnsanoğlu hayatın değerini algılamaya başladığı andan itibaren hayatın devamı için çabalamaya da başlamıştır. Türk toplumlarını sosyolojik tarih olarak üç kısma ayırmak yanlış olmaz. İslamiyet’ten önceki Türk toplum yaşamı, İslamiyet’le birlikte sosyal yapıda oluşan farklılıklar ve 19. yüzyıl sonlarıyla birlikte batılılaşma akını ile Avrupa’dan etkilenen sosyal yapı olarak incelenebilir. Sağlık sistemi ve hasta bakımı da bu süreçlerde büyük ölçüde etkilenmiştir. Eski Türk devletlerinde Şamanizm ve Otaçılıkla sürdürülen, bimarhaneler ve darüşşifalarla devam ettirilen sağlık hizmeti ve sağlıkçılar bugün modern tıbbın tüm imkanları ile birlikte topluma hizmet için seferber olmuştur. Hayatın devamı ile birlikte ortaya çıkan akut ve kronik hastalıklar kaliteli hayat sürmeyi zora sokmaktadır. Bu süreç bazen çok sancılı geçebilmektedir. Palyatif bakım son yıllarda uygulanan başarılı tedavi yöntemleriyle mortalitesi azalan, ancak hastalığa bağlı hayat kalitesini bozan kronik hastalıklarda da faydalı olmaktadır. Böylece hasta için olduğu kadar hasta yakınlarını da psikolojik, sosyal ve maddi yönden zora sokan bu süreç daha kolay yönetilebilmektedir. Her ne kadar kanser hastalarının ağrılarını azaltma ve bakımı ile yola çıkılmışsa da, artık palyatif bakım klinik uygulamaların her alanında ihtiyaç haline gelmiştir. Bu derlememizde amacımız Türk tıp tarihinde palyatif bakım kavramının gelişme sürecini incelemektir.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
6. 
Anesteziyologların İdrar Sondasına Bağlı Mesane Rahatsızlığının Tedavisine Yaklaşımı: Bir Anket Çalışması
Anesthesiologists’ Approach to the Treatment of Catheter Related Bladder Discomfort: A Survey Study
Ülkü Ceren Köksoy, Züleyha Kazak Bengisun, Hakan Yılmaz, Baturay Kansu Kazbek, Filiz Tüzüner
doi: 10.5222/jarss.2021.60566  Sayfalar 165 - 171 (700 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Üriner kateterizasyon, tüm ameliyatları takiben erken postoperatif dönemde idrar sondasına bağlı mesane rahatsızlığına (İSBMR) neden olur. İSBMR çoğunlukla ürolojik girişimlerden sonra gelişir ve iki bağımsız prediktöre sahiptir: Erkek cinsiyet ve 18F üriner kateter. Bu çalışmada Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanlarının İSBMR ve tedavisi konusundaki farkındalıklarını araştırmayı amaçladık.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik kurul onayından sonra, 20 çoktan seçmeli ve açık uçlu sorudan oluşan bilgilendirilmiş onam içeren bir anket docs.google.com'a aktarıldı. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği ile katkıları için iletişime geçildi.

BULGULAR: Çalışmaya 26-66 yaşlarındaki (39.5 ± 8.02 yaş), %54.5 erkek. %45.5 kadın, %66.4 eğitim kadrosunda ve %55.5> 10 yıl deneyimli 144 anestezist katılmıştır. Katılımcıların %54.4'ü haftada 1'den fazla İSBMR ile karşılaştığını ve bunların çoğunlukla üroloji (%70.9), obstetrik ve jinekoloji (%52.5) ve genel cerrahi (%51.1) vakalarını takip ettiğini belirtti. Erkek hastalarda İSBMR’nin sıklığı ve şiddeti (%66 ve %69.5) daha yüksek bildirildi. Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanlarının %94.4’ü İSBMR’nin tedavi edilmesi gerektiğini onaylarken. %37.8'i cerrahın İSBMR’yi yönetmesi gerektiğine, %60.1'i ise cerrahla birlikte planlanması gerektiğine inanıyordu. Tüm erkek katılımcılar tedavinin gerekli olduğunu belirttiler (p = 0.008). Katılımcılar tedavide önleyici (%19.9, n = 28), semptomatik (%80.1, n = 113) yaklaşımları veya her ikisini (%4.3, n = 6) seçtiler. Tercih edilen önleyici ve semptomatik tedavi seçenekleri benzerdi; non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar (%70.8, %59), parasetamol (%43.4, %50.7) ve tramadol (%18.9, %21.6). Katılımcıların İSBMR’yi etkileyen faktörler hakkındaki bilgileri eksikti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanları, İSBMR için önleyici ve etkili tedavileri kullanmamakta ve üçte biri bu rahatsızlığı kendi sorumlulukları olarak görmemektedir. Anestezistler, İSBMR’nin farkında olmalı ve multimodal yaklaşımlar kullanarak tedavisine katılmalıdır.


7. 
COVID-19 Pandemisinin Türkiye’deki Kan Kaynak ve İhtiyacı Üzerine Etkisi
Impact of COVID-19 Pandemic on the Management of Blood Supply and Demand in Turkey
Büşra Tezcan
doi: 10.5222/jarss.2021.62534  Sayfalar 172 - 177 (924 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Coronavirüs Hastalığı(COVID-19), Aralık 2019’da, Çin’deki ilk bildiriminin ardından hızla tüm dünyaya yayıldı.Bu yayılım kan bağışlarını oldukça azalttı ve kan bankalarında açığa neden oldu.Türk Kızılayı(TRC) Türkiye’deki kan ve kan bileşenlerinin toplanması, üretimi, depolanması ve dağıtımını organize eden tek yasal otoritedir. TRC sadece acil durumlarda, geçici olarak, hastanelere kendi transfüzyon merkezleri aracılığıyla kan toplama ve bileşenlerini üretme iznini vermektedir.Bu yazı; COVID-19 ve gelecekteki pandemiler sırasında kan kaynak ve ihtiyaçlarının yönetiminin geliştirilmesi amacıyla,COVID-19’un TRC’nin kan kaynakları ve hastanelerin kan ihtiyaçlarına etkilerinden bahsetmektedir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 1 Kasım 2019 ve 31 Temmuz 2020 arasındaki dokuz aylık sürede kesitsel bir çalışma yapıldı.Veriler TRC’nin donör ve kan kayıtlarından retrospektif olarak elde edilmiş olup; 1)TRC’ye bağışlanan aferez trombosit(APC) ve kan ünite sayısını,2)hastanelerin ürettiği APC ve eritrosit suspansiyonu(ES) ünite sayısını(APCH ve ESH),3)TRC tarafından hastanelere sağlanan APC ve ES ünite sayısını içermektedir.COVID-19’un Türkiye’de saptanmasından önceki(birinci) ve sonraki(üçüncü) dönemler kıyaslandı.
BULGULAR: Üçüncü dönemde,birinci dönemle kıyaslandığında;APC bağışlarında 52% artma,kan bağışlarında 22% azalma tespit edildi.Ortalama APCH birinci ve üçüncü dönemde sırasıyla 7081±550 ve 5121±255 üniteydi.Ortalama ESH birinci dönemde 873±326 üniteyken,üçüncü dönemde 3694±3143 üniteydi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: COVID-19 pandemisinden, kan ihtiyaç ve kaynakları arasındaki dengeyi sağlamadaki zorluklarla nasıl yüzleşebileceğimiz gibi birçok dersler aldığımız açıktır. Vericileri cesaretlendirmede medyanın kullanımı ve Hasta Kan Yönetimi yaklaşımının ulusal ve kurumsal seviyelerde yerleştirilmesi kapsayıcı bir stratejinin anahtar bileşenleri olabilir. Türkiye’de COVID-19 pandemisinden belirgin olarak etkilenen kan ihtiyaç ve kaynak dengesini korumada; Sağlık Bakanlığı, TRC ve hastanelerin işbirliği başarılı olmuştur.

8. 
Anestezi ile İlgili Tıbbi Atıkların Bertaraf Maliyetlerini Azaltmada Eğitimin Rolü
The Role of Education in Reducing the Disposal Costs of Anesthesia-Related Medical Wastes
Gülsen Keskin, Asli Donmez
doi: 10.5222/jarss.2021.63935  Sayfalar 178 - 183 (1143 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Genel atığın küçük bir bölümünü oluştursa da tıbbi atık yönetimi hem çevresel etkileri hem de maliyeti nedeniyle önemlidir. Tıbbi atık miktarının azaltılması, geri dönüşüm atık miktarının arttırılmasında eğitim ve farkındalık yaratmak en önemli adımlardandır.
Çalışmanın birincil amacı, anesteziye ait tıbbi atıkların maliyetini azaltmada eğitimin rolünü belirlemek ikincil amacı kullanılan eğitim materyallerinin geliştirilmesi için veriler sağlamaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Genel anestezi verilen 22 ameliyat salonu ve 3 uyandırma ünitesinin anesteziye ait atıkları değerlendirmeye alındı. 26 anestezi uzmanı, 37 anestezi teknisyeni, 30 anestezi asistanına haber vermeden, anesteziye ait atıklar gün bitiminde toplanıp tartıldı. 2. gün, “Güvenli Tıbbi Atık Yönetimi Kılavuzu” kullanılarak hazırlanmış video linki katılımcılarla paylaşılarak izlemeleri ve sonrasında hazırlanan anketi cevaplandırmaları istendi. Eğitim sonrası atıklar tekrar toplanıp tartıldı. 3.50 ₺kg-1 (KDV hariç) olarak belirlenmiş olan tıbbi atık bertaraf maliyeti üzerinden yaklaşık yıllık tasarruf bedeli hesaplandı.
BULGULAR: Eğitim öncesi anesteziye ait atık miktarı, 57 vaka için toplam 36.90 kg, eğitim sonrası 64 vaka için toplam 43.36 kg’dı. Tıbbi atık miktarı, eğitim öncesi vaka başı miktar, 461.2 gr, eğitim sonrası vaka başı miktar, 453.8 gr olarak tartıldı. Tıbbi atık miktarının istatistiksel olarak anlamlı olmasa da azaldığı görüldü (p=0.949). Tıbbi atık bertaraf maliyeti %1.6 oranında azaldı. Anestezi ekibinin %51.3’nün daha önce eğitim aldığı, %60.4’nün verilen eğitimden faydalandıkları öğrenildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Eğitim ile tıbbi atık miktarı azaltılabilir. Kliniğimizde atık tasnifi ile ilgili farkındalık olmakla birlikte tıbbi atık miktarının azaltılması için düzenli eğitimlerin yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

9. 
Koroner Arter Cerrahisi Geçiren Hastalarda İntravenöz Anestezi ve İnhalasyon Anestezisinin Kırmızı Hücre Dağılım Genişliği ve Ortalama Platelet Volümü Üzerine Etkileri
Effects of Intravenous Versus Inhalational Anesthesia on Red Cell Distribution Width and Mean Platelet Volume in Patients Undergoing Coronary Artery Surgery
Hülya Yiğit Özay, Zeliha Aslı Demir, Eda Balcı, Melike Kaya Bahçecitapar
doi: 10.5222/jarss.2021.64426  Sayfalar 184 - 190 (670 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Koroner arter cerrahisi geçiren hastalarda, midazolam bazlı intravenöz anestezi (TIVA) ile sevofluran bazlı inhalasyon anestezisinin (SEVO) postoperatif hematolojik parametreler üzerine etkilerini incelemeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza dahil edilen 100 hasta anestezi yönetimlerine göre iki gruba ayrıldı: Tüm hastaların anestezi indüksiyonları 10 μgkg-1 fentanil, 0.15 mgkg-1 midazolam ve 0.8 mgkg-1 roküronyum ile gerçekleştirildi. TIVA grubu hastaların anestezi idamesi total intravenöz anestezi ile gerçekleştirilirken, SEVO grubu hastalarda sevofluran ile gerçekleştirildi. Hastaların demografik özellikleri, perioperatif verileri, kırmızı hücre dağılım genişliği (RDW) ve ortalama platelet volümü (MPV) değerleri kaydedildi.
BULGULAR: SEVO grubunda ekstübasyon zamanının kısa olması dışında, iki grup arasında perioperatif veriler açısından anlamlı fark görülmedi. Her iki grupta da RDW ve MPV değerlerinde postoperatif artış anlamlı bulundu. Postoperatif RDW değerindeki artışın SEVO grubunda daha düşük olduğu görüldü (p=0.013).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda, inflamasyon belirteci olan RDW’nin inhalasyon grubunda daha düşük olduğu bulundu. İnhalasyon ve TIVA anestezisi ile koroner arter cerrahisinde postoperatif komplikasyonlar ve mortalite açısından fark görülmedi.

10. 
Femoral Blokta Farklı İki Doz Bupivakain Protokolünün Postoperatif Analjezi Üzerine Etkisi: Tek Merkez Verilerinin Retrospektif Analizi
The Effect of Two Different Doses Protocol of Bupivacaine for Femoral Block on Postoperative Analgesia: A Retrospective Analysis of Single Center Data
Adem Selvi, Gokhan Yildiz, Erbil Turksal, Rıdvan Ozbek, Mustafa Caner Okkaoglu, Esra Ozayar
doi: 10.5222/jarss.2021.68553  Sayfalar 191 - 195 (1310 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızda total diz protezi (TDP) operasyonu sonrasında aynı volümde (20 mL) farklı konsantrasyonlarda (% 0.5 bupivakain ile % 0.25 bupivakain) lokal anestezik ajan ile uygulanan femoral sinir bloğunun analjezik etkinliğini, opioid tüketimine etkisi ve yan etki profilini karşılaştırmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2018 Ağustos-2019 Haziran tarihleri arasında spinal anestezi altında tek taraflı TDP ameliyatı olan hastaların dosyaları retrospektif tarandı. Femoral blok için % 0.25 bupivacain uygulanan grup 1’de 81, % 0.50 bupivacain uygulanan grup 2’de 82 toplam 163 hasta çalışmaya dahil edildi. Postoperatif 24 saatteki en yüksek vizuel analog ağrı skalası (VAS) skorları, intravenöz hasta kontrollü analjezi (HKA) cihazlarıyla talep edilen ve tüketilen tramadol miktarı ve yan etki (bulantı, kusma, motor ve duyu defisiti) açısından anlamlı fark olup olmadığına bakıldı.
BULGULAR: Grup 1’de en yüksek VAS ortalama 2.95±1.31, grup 2 de ortalama 2.84±1.06 idi ve aralarında anlamlı fark yoktu. Tüketilen tramadol grup 1’de ortalama 197.04±92.03 mg, grup 2’de 208.05±85.06 mg idi. Tramadol talep ve tüketimi ile yan etki açısından fark saptanmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Femoral blokta 20 mL %0.25 bupivakain, aynı hacimde %0.50 bupivakainle eş analjezik etkinliği sağlamıştır. Bu nedenle sistemik yan etkileri, motor blok riskini ve komplikasyonları azaltmak için %0.25 bupivakain kullanımının daha güvenilir bir seçenek olduğunu düşünmekteyiz.

11. 
Hipertermik İntraperitoneal Kemoterapi Yapılan Hastalarda İntraoperatif Restriktif Sıvı Tedavisinin Postoperatif Sonuçlar Üzerine Etkisi
The Effect Of Intraoperative Restrictive Fluid Therapy On Postoperative Outcomes In Patients Undergoing Hyperthermic Intraperitoneal Chemotherapy
Hülya Yiğit Özay, Nevriye Salman, Demet Bölükbaşı, Perihan Kemerci, Aslı Demir, Ümit Karadeniz
doi: 10.5222/jarss.2021.93063  Sayfalar 196 - 201 (1082 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Hipertermik intraperitoneal kemoterapi (HİPEK) ve sitoredüktif cerrahi (SRC) peritoneal karsinomatozisli olgularda etkili multimodal tedavi seçeneklerindendir. Prosedürler kan ve sıvı kaybının fazla olduğu, uzun süren ameliyatlardır. Major hemodinamik, respiratuar ve metabolik değişiklikler nedeniyle intraoperatif sıvı yönetimi oldukça önemlidir. Bu çalışma, HİPEK ve SRC yapılan hastalarda, intraoperatif restriktif sıvı tedavisinin postoperatif derlenme üzerine etkisini araştırmayı amaçlamaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kliniğimizde 2014-2018 yılları arasında HİPEK ve SRC yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Retrospektif olarak tüm hastaların demografik, intraoperatif ve postoperatif verileri incelendi, restriktif sıvı replasmanı yapılan hastalara Grup R, liberal sıvı replasmanı yapılan gruba ise Grup L adı verildi.
BULGULAR: Hastaların yaş ortalamasının 54.6±11.4 yıl, kadın cinsiyetin % 60.5 ve gastrointestinal sistem kaynaklı malignensinin de % 76.3 olduğu gözlendi. Liberal ve restriktif sıvı tedavilerinin postoperatif minör ve major komplikasyonlarda, hastanede ve yoğun bakım kalış sürelerinde ve mortalite üzerine etkisi bulunmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: HİPEK ve SRC ameliyatlarında intraoperatif restriktif sıvı tedavisinin postoperatif komplikasyonlar ve mortaliteyi etkilemediği sonucuna vardık.

OLGU SUNUMU
12. 
Şiddetli Covid-19 Tedavisinde İntravenöz İmmunglobulin Kullanımı: 3 Hastalık Vaka Sunumu
The Use Of Intravenous Immunoglobulin For The Treatment Of Severe Covid-19: Case Presentation For Three Patients
Nuh Kumru, Saliha Yarımoglu, Tayfun Et, Rafet Yarımoglu, Muhammet Korkusuz
doi: 10.5222/jarss.2021.32032  Sayfalar 202 - 206 (3229 kere görüntülendi)
COVID-19 ‘a bağlı gelişen hiperinflamatuvar yanıtın kesin bir tedavisinin henüz bulunamamış olmasına rağmen; yüksek doz kortikosteroid, interlökin reseptör blokerleri ve intravenöz immünoglobulin (IVIG) tedavisi hali hazırda kullanılmaktadır. Biz bu yazımızda yoğun bakımımızda IVIG tedavisi uyguladığımız 3 Covid-19 hastasındaki tecrübelerimizi paylaşmayı amaçladık.

13. 
Wilson Hastalığı Olan Gebede Sezaryen Ameliyatında Spinal Anestezi Uygulaması
Spinal Anesthesia in Cesarean Section Surgery of the Pregnant Women with Wilson's Disease
Harun Özmen, Bahar Aydınlı
doi: 10.5222/jarss.2021.10337  Sayfalar 207 - 210 (1037 kere görüntülendi)
Wilson Hastalığı otosomal resesif geçişli, bakırın biliyer atılımının bozulması ile organ ve dokularda birikmesi sonucu ortaya çıkan kronik seyirli bir hastalıktır. Reprodüktüf dönemde gebeliğin komplike hale geldiği bu hastaların anestezi yönetimi özellikli hale gelir Bu olgu sunumu ile düzensiz tıbbi takibi olan ve şelasyon tedavisi uygulanan Wilson Hastalığı olan gebede sezeryan anestezisi uygulamasında tecrübemizi paylaşmayı amaçladık.