ISSN - 1300-0578 | e-ISSN - 2687-2242
JARSS - JARSS: 31 (2)
Cilt: 31  Sayı: 2 - 2023
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I (351 kere görüntülendi)

2. 
Danışma Kurulu
Advisory Board

Sayfalar II - IV (347 kere görüntülendi)

3. 
İçindekiler
Contents

Sayfalar V - VI (291 kere görüntülendi)

DERLEME
4. 
Kemoterapi İlişkili Periferik Nöropati ve Tedavisi
Chemotherapy-Induced Peripheral Neuropathy and Treatment
Okan Ermiş, Didem Tuba Akçalı
doi: 10.54875/jarss.2023.06977  Sayfalar 109 - 117 (2320 kere görüntülendi)
Kemoterapi ilişkili periferik nöropati, nörotoksik kemoterapik ajanlarla oluşan, distal, simetrik, duyusal komponenti baskın ağrı, uyuşma, karıncalanmayla giden bir sendromdur. Hastalarda tekrarlayan dozlarla şiddeti artabilmekte, hastanın yaşam kalitesini bozmasının yanı sıra, kemoterapi dozunda azalma ve tedavi protokolünde değişiklik gerektirmekte ve sağkalımı etkilemektedir. Nörotoksisite de, başta mitokondriyal disfonksiyon ve oksidatif stres olmak üzere çeşitli mekanizmalar aracılığıyla kalın lif ve ince lif nöropatisine neden olmaktadır. Sıklıkla taksan grubu, platin grubu, vinka alkaloidleri, bortezomib ve brentiksumab kullanan hastalarda el ve ayaklarda doz ilişkili nöropatik ağrı izlenir. Tedavide kullanılan antikonvülsan ve antidepresanların etkileri oldukça sınırlıdır. Bu derlemede kemoterapi ilişkili periferik nöropati konusunda farkındalık sağlamak amaçlanmakta, önlenmesi ve tedavisi ele alınmaktadır.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
5. 
Anestezi Ekibinin İkinci Mağdur Fenomeni Deneyimi: Odak Grup Çalışması
The Second Victim Phenomenon Experience of the Anesthesia Team: A Focus Group Study
Pınar Ayvat
doi: 10.54875/jarss.2023.60024  Sayfalar 118 - 127 (613 kere görüntülendi)
Amaç: Sağlık sisteminde yaşanan olumsuz olaylar neticesinde hasta birinci mağdur olurken, sağlık hizmeti veren kişi ikinci mağdur durumuna düşmektedir. Bu durum ameliyathane ve yoğun bakımda sıklıkla yaşanmaktadır. Amacımız ameliyathane ve yoğun bakımda görev yapan anestezi personelinin ikinci mağdur fenomenine (İMF) ilişkin yaşadıkları sorunları ve deneyimleri göz önüne sermek, çözüm önerilerini ortaya koymaktır.
Yöntem: Araştırma nitel araştırma yöntemi ile yapılmıştır. Ameliyathane ve yoğun bakımda görev yapan altı adet gönüllü sağlık personeli ile derinlemesine odak grup görüşmesi yapılmıştır. Veriler yazıya dökülerek, MAXQDA 22 aracılığıyla tematik içerik analizi yapılmıştır.
Bulgular: Araştırmanın sonucunda 5 ana tema ve 21 alt temaya ulaşılmıştır. Bu ana temalar İMF yaşanma sıklığı, yol açan sorunlar, duygular/hisler, başa çıkma yolları, öneriler/istekler olarak sayılabilir. Anestezi ekibi İMF ile sıklıkla karşılaştığını ve bunun medikal, şiddet veya teknik nedenli olabildiğini belirtmiştir. Bu durumda değersizlik, çaresizlik, haksızlığa uğramışlık, öfke ve agresiflik hissettiklerini belirttiler. İkinci mağdur fenomeni ile başa çıkmak için kendini telkin, mola vermek, alttan almak, akranlarına anlatmak gibi yöntemler kullanmaktalar. Öneri olarak psikolojik, hukuki, teknik, yönetimsel, fizyoterapi, akran ve akademisyen desteğinin yanı sıra serbest zaman, şikayetlerde eleme uygulanması ve hastane güvenliğinin artırılmasını talep ettiler.
Sonuç: Ameliyathane ve yoğun bakımlar kesintisiz hizmet sunumunun verildiği en yoğun bölümler olup, olumsuz olay yaşanma sıklığı çok yüksektir. Sağlık personelinin İMF hissetmesine yol açan durumlardan bazıları önlenebilir sorunlardır. Ne hissettiğinin ve nasıl üstesinden geleceğinin bilincine varılması sağlık hizmet sunumunun kalitesini artıracak, sağlık çalışanlarındaki tükenmişlik durumunu azaltacaktır.

6. 
Erişkin Hastalarda Laringeal Maske Hava Yolu Pozisyonunun Doğrulanmasında Ultrasonografinin Rolü
The Role of Ultrasonography in Confirming the Position of the Laryngeal Mask Airway in Adult Patients
Funda Atar, Gulsen Keskin, Filiz Akaslan, Aslı Donmez
doi: 10.54875/jarss.2023.50103  Sayfalar 128 - 133 (454 kere görüntülendi)
Amaç: Çalışmamızın amacı, PLMA pozisyonunu ultrasonografik görüntülemeyle değerlendirmektir.
Yöntem: Çalışmaya, Amerikan Anestezistler Derneği (ASA) fiziksel durumu I-III, Mallampati skoru I-II olan ve havayolu gereci olarak PLMA kullanılarak ameliyat edilen hastalar dahil edildi. Standart anestezi indüksiyonunu takiben PLMA yerleştirilmeden önce ve sonra boyun anteriorundan aritenoid kıkırdakların simetrisi ultrasonografi (USG) ile değerlendirildi. Bir aritenoid kıkırdağın glottik orta hatta ve karşı aritenoid kıkırdağa göre asimetrik yükselmesi 0 ile 3 (USG aritenoid derecesi) olarak derecelendirildi. PLMA yerleştrildikten sonra PLMA pozisyonunu değerlendirmek için (FOB LMA derecesi) fiberoptik bronkoskopi (FOB) yapıldı ve USG aritenoid derecesi ile FOB PLMA derecesi arasındaki ilişki değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmaya 48 hasta dahil edildi. Ortalama yaşı 49 ± 15,8 (19-82) olup 25’i kadındı. USG ile değerlendirmede %81,3, FOB ile değerlendirmede %68,8 oranında PLMA’nın doğru yerleşimde olduğu saptandı. USG aritenoid derecesi ile FOB PLMA derecesi arasında anlamlı bir korelasyon bulundu. (r= -,582, p<,001). PLMA’nın rotasyonda olduğunu saptamak için USG aritenoid derecesi %100’lük bir duyarlılığa sahipti (%95 CI, 39,8 – 100,0), suboptimal PLMA’nın tespiti için %97,7 (%95 CI, 88,0 – 99,9) pozitif öngörülebilirlik değere sahipti. Özgüllük değeri %80 (%95 CI, 22,8 – 99,8), negatif öngörülebilirlik değeri ise %100 (%95 CI, 91,8 – 100,0) bulundu. Doğruluk oranı %97,9 (%95 CI, 86,3 – 99,3) idi.
Sonuç: Ultrasonografi, anestezi pratiğinde PLMA yerleşimini doğrulamak için basit, invaziv olmayan ve güvenilir bir yöntemdir.

7. 
Anestezi Sağlık Çalışanlarının İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Algı, Bilgi ve Tutumlarının Değerlendirilmesi
Evaluation of Perception, Knowledge and Attitudes of Anesthesia Healthcare Workers on Occupational Health and Safety
Nejdiye Gungordu, Hazal Cansu Culpan, Hulya Yilmaz Ak, Yasemin Ozsahin, Seher Kurtul, Aylin Nizamoglu, Yalim Dikmen, Fatis Altindas, Mehmet Sarper Erdogan
doi: 10.54875/jarss.2023.26122  Sayfalar 134 - 142 (541 kere görüntülendi)
Amaç: Anestezi sağlık çalışanları, diğer sağlık çalışanlarının sorunlarına ek olarak, kendi alanlarına özgü daha yoğun tehlike, risk ve aşırı iş yükü altında çalışmaktadır. Bu çalışma, anestezi sağlık çalışanlarının çalışma ortamındaki mesleki risklere ilişkin farkındalıklarını, iş sağlığı ve güvenliği (İSG) konusundaki bilgilerini ve çalışma ortamında kişisel koruyucu ekipman kullanım durumlarını belirlemeyi amaçlamaktadır.
Yöntem: Bu tanımlayıcı çalışma 153 anestezi sağlık çalışanı ile yapılmıştır. Çalışmaya katılan sağlık çalışanları yaptıkları işlere göre doktorlar ve hekim olmayan profesyoneller olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. Ankette sosyodemografik, mesleki riskler ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (İSGK) hakkında bilgi, kişisel koruyucu ekipman kullanımı ve kurumda İSG bilgisi soruları yer almıştır.
Bulgular: Doktor grubunun çalışma koşulları ve mesleki uygulama alanlarının ergonomik olarak uygun olmaması (p=0,005), yetersiz aydınlatma (p=0,001), yetersiz ısı (p<0,015), kimyasal madde maruziyeti (p=0,024), iyonize radyasyona maruz kalma (p=0,003), biyolojik ajanlara maruz kalma (p=0,022), psikolojik risk faktörlerine maruz kalma (p=0,017) istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Bu çalışmada doktorların çalışma ortamı koşulları ve mesleki risk faktörlerine ilişkin farkındalıklarının, doktor olmayan grupta ise İSGK bilgisi ve kurumdaki İSG uygulamalarına ilişkin farkındalıklarının daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları sağlık çalışanlarının aldığı İSG eğitimlerinin etkili olduğunu gösterdi. Mesleki risk faktörleri ve bunlara karşı önleyici tedbirler hakkında bilginin artırılması, olası meslek hastalıklarının insidansını ve sonuçlarını azaltabilir.

8. 
Entübasyon Öncesi Yapılan Esmolol ve Deksmedetomidinin İskemi Modifiye Albumin Seviyeleri Üzerine Etkisi: Randomize Prospektif Bir Çalışma
The Effect of Pre-Intubation Esmolol and Dexmedetomidine on Ischemia Modified Albumin Levels: A Prospective Randomized Trial
Hakan Yilmaz, Baturay Kansu Kazbek, Ulku Ceren Koksoy, Perihan Ekmekci, Tuba Candar, Mehmet Ali Yavuzekinci, Filiz Tuzuner
doi: 10.54875/jarss.2023.47560  Sayfalar 143 - 149 (349 kere görüntülendi)
Amaç: Laringoskopi ve entübasyonun hipertansiyon, taşikardi ve aritmiye sebep olduğu bilinmektedir. İskemi modifiye albumin (İMA); endotelyal veya ekstraselüler hipoksi, asidoz ve serbest oksijen radikallerine bağlı oluşur ve iskeminin erken dönemlerinde saptanabilir. Bu çalışmada İMA seviyelerinin ölçümü üzerinden hipertansiyon ve taşikardinin önlenmesinde kullanılan iki ajanın etkisinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Yöntem: Etik onam alınması ve randomizasyonun ardından Grup D’de (n=21) 0,5 μg kg⁻¹ deksmedetomidin, Grup E’de (n=21) ise 0,5 mg kg⁻¹ esmolol 20 mL serum fizyolojik içerisinde sulandırılarak indüksiyondan 5 dak önce infüzyon şeklinde verildi. Grup C’deki (n=21) hastalara ise yalnızca 20 mL serum fizyolojik verildi. Çalışma solüsyonlarının verilmesinde 4 mL dak⁻¹ hıza ayarlanmış otomatize perfüzör kullanıldı. İskemi modifiye albumin ölçümü için kan örnekleri monitörizasyondan sonra ve entübasyondan sonraki 10 ve 20. dakikalarda alındı.
Bulgular: Entübasyondan sonraki 10. dakikada ölçülen İMA değerleri açısından bir fark bulunmadı. İskemi modifiye albumin seviyeleri 20. dakikada Grup C’de Grup E ve D ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak düşüktü (sırasıyla p=0,025 ve 0,015). Grup E ve D arasında anlamlı bir fark saptanmadı (p=0,980). Grup D ve E’de sistolik, diyastolik ve ortalama arter basınçlarında çalışma ilaçları verildikten sonra başlangıca göre anlamlı düşüş gözlendi. Gruplar ilk 5 dakika boyunca kalp hızı açısından benzerdi fakat 6. dakikadan başlayarak çalışma periyodunun sonuna kadar Grup E ve D’de kalp hızı düşük izlendi.
Sonuç: Sonuç olarak, entübasyona hemodinamik yanıtın inhibisyonunun negatif sonuçları olabileceği düşünülerek buna yönelik farmakolojik müdahaleler özellikle kritik hastalarda dikkatli yapılmalı ve yakın hemodinamik monitörizasyonun önemi akılda tutulmalıdır.

9. 
Medyan Sternotomili Kardiyak Cerrahide Ultrason Kılavuzluğunda Yüzeysel Serratus Anterior Plan Bloğu: Retrospektif Çalışma
Ultrasound-Guided Superficial Serratus Anterior Plane Block for Cardiac Surgery with Median Sternotomy: A Retrospective Study
Aslıhan Aykut, Nevriye Salman, Zeliha Aslı Demir
doi: 10.54875/jarss.2023.19942  Sayfalar 150 - 156 (612 kere görüntülendi)
Amaç: Kardiyak cerrahide multimodal analjezinin bir parçası olarak serratus anterior plan bloğu (SAPB) genellikle torakotomi ile minimal invaziv cerrahi müdahaleler için kullanılmaktadır. Çalışmamızın amacı, sternotomi ile yapılan kardiyak cerrahi için SAPB’nin analjezik etkinliğini belirlemektir.
Yöntem: Koroner arter baypas greftleme (KABG) cerrahisi için SAPB (Grup SAP, n=43) ve geleneksel analjezi (Grup C, n=56) yöntemi uygulanan toplam 99 hasta retrospektif olarak karşılaştırıldı. Demografik veriler, postoperatif opioid kullanımı, en yüksek ağrı skorları, bulantı-kusma, oral alıma başlama süresi, ekstübasyon süresi, yoğun bakım ünitesi ve hastanede kalış süresi kaydedildi.
Bulgular: Ekstübasyondan sonraki ilk 24 saat içinde SAPB yapılan hastalarda tüketilen toplam opioid miktarının anlamlı derecede düşük olduğu bulunmuştur (p=0.022). Benzer şekilde, dinlenme ve mobilizasyon sırasında bildirilen en yüksek ağrı skorları ve bulantı skorlarının aynı dönemde grup SAP’da anlamlı derecede düşük olduğu bulunmuştur (p=0.007, p=0.048, p=0,004). Grup SAP’da ekstübasyon (p=0.025) ve oral alım başlama süresi (p=0.030) daha kısaydı.
Sonuç: Serratus anterior plan bloğu, göğüs tüpü drenaj bölgesinin analjezisini sağlayarak, medyan sternotomi ile KABG uygulanan hastalarda daha düşük opioid tüketimi, ağrı ve bulantı-kusma ile ilişkiliydi. Bu açılardan, yüzeysel SAPB, kalp cerrahisinde opioid azaltıcı multimodal analjezinin bir parçası olabilir.

10. 
Yoğun Bakım Ünitesinde Ses Düzeyi Ölçümleri Üzerine Personel Eğitiminin Etkilerinin Retrospektif Değerlendirilmesi
Retrospective Evaluation of the Effects of Staff Training on Sound Levels Measurements in the Intensive Care Unit
Ummugulsum Gaygısız, Lale Karabıyık
doi: 10.54875/jarss.2023.15010  Sayfalar 157 - 161 (441 kere görüntülendi)
Amaç: Yoğun bakım ünitelerinde ölçülen yüksek ses düzeyleri, hastalar ve çalışanların sağlığı için zararlı etkilere yol açmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), hastanelerde sağlık için güvenli ses düzeyi değerleri önermektedir. Çalışmamızın amacı, çalışanlara verilen eğitimin öncesi ve sonrasında ölçülen ses düzeylerini karşılaştırarak, yoğun bakım ünitesinde ölçülen ses düzeylerini önerilen güvenli değerlere göre retrospektif olarak değerlendirmektir.
Yöntem: Ünitemizde, gürültü analiz cihazı (FLUKE model: Biotek: Biotek serial no: 6050274) ile ünitenin farklı 17 noktasından gün boyu 14 ayrı zamanda ses ölçümleri yapıldı. Ünite çalışanlarına gürültünün zararları konusunda bir süredir aralıklı olarak eğitim verilmekte ve eğitimin başarısı değerlendirilmektedir. Bu çalışmada hastane kayıtlarından elde edilen verilere dayanarak, eğitim öncesi ve sonrasına ait 10’ar günlük ses düzeyi ölçümleri karşılaştırıldı.
Bulgular: Ünite içinde 17 noktadan yapılan ölçümler arasında fark yoktu. Bu nedenle 17 ölçüm değerlerinin ortalamaları alındı ve verilerin zamana bağlı değişimleri analiz edildi. Eğitimden sonra gece saatlerinde yapılan izlemde ortalama ses düzeylerinde anlamlı azalmalar olduğu görüldü (p<0.05). Tüm bu ölçüm değerleri WHO’nun hastaneler için önerdiği güvenli eşik değerlerinin üzerindeydi.
Sonuç: Monitör alarmları, infüzyon pompaları, ventilatörler ve çalışanların karşılıklı konuşmaları yoğun bakımlarda başlıca gürültü kaynaklarıdır. Ünitemizde çalışanların eğitimi ile sağlanan davranış değişiklikleri ünitemizde ses düzeylerini azaltmış olmakla birlikte, önerilen güvenli eşik değerin altına inememiştir. Bu nedenle yoğun bakım ünitelerinin tasarımında ses azaltıcı bariyerlerin kullanılması, ses üreten tüm kaynaklar ve cihazların kontrol altına alınması ile güvenli değerlere ulaşılabileceği kanısındayız.

OLGU SUNUMU
11. 
Kardiyak Cerrahi Esnasında Masif Arteriyel Hava Embolisi Yaşanan Hastada Başarılı Anestezi Yönetimimiz
A Successful Anesthesia Management in Patient with Massive Arterial Air Embolism During Cardiac Surgery
Nadide Örs Yıldırım, Alperen Kutay Yıldırım, Vedat Yıldırım
doi: 10.54875/jarss.2023.40327  Sayfalar 162 - 166 (713 kere görüntülendi)
Masif arteriyel gaz embolisi, kardiyak cerrahi esnasında görülme ihtimali düşük ancak oldukça yüksek mortalite ve morbiditeye neden olabilen bir komplikasyondur. Masif gaz embolilerinin yönetiminde cerrahi, anestezi ve perfüzyon ekibinin koopere olarak çalışması oldukça önemlidir. Yazımızda kardiyopulmoner bypass esnasında gelişen masif hava embolisinin başarılı yönetiminden bahsetmekteyiz. Hasta postoperatif 7. günde sekelsiz olarak hastaneden taburcu edildi. Yazımız cerrahi esnasında dikkatli bir anestezistin cerrahi alanı takip etmesinin önemini vurgulamaktadır.

EDITÖRE MEKTUP
12. 
Sir I. W. Magill: Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Gülhane Askeri Hastanesi’nde Geçirdiği Ameliyatın Anestezi Uzmanı
Sir I. W. Magill; The Anaesthetist of President Celal Bayar’s Surgery in Gülhane Military Hospital
H Volkan Acar
doi: 10.54875/jarss.2023.83435  Sayfalar 167 - 171 (417 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF