ISSN - 1300-0578 | e-ISSN - 2687-2242
JARSS - JARSS: 28 (2)
Cilt: 28  Sayı: 2 - 2020
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I (771 kere görüntülendi)

2. 
İçindekiler
Contents

Sayfalar II - III (698 kere görüntülendi)

3. 
Danışma Kurulu
Advisory Board

Sayfalar IV - VI (725 kere görüntülendi)

DERLEME
4. 
Diabetes Mellitus ile Peroperatif Dönem
Peroperative Period with Diabetes Mellitus
Emine Ünal Ceran, Reyhan Polat
doi: 10.5222/jarss.2020.85047  Sayfalar 71 - 79 (2837 kere görüntülendi)
Diabetes mellitus en yaygın kronik hastalıklardan biridir. Ameliyat edilecek hastaların% 25'i diyabetes mellitus tanısı almış kişilerdir. Hiperglisemisi olan bireylerin peroperatif değerlendirilmesi hem anestezik yönetim hem de hastanın yaşam kalitesini belirleyecek önemdedir. Bu derlemede, diyabetin fizyopatolojisi, tanı kriterleri, farmakolojik ve peroperatif değerlendirilmesi ve yönetiminden bahsedilmiştir.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
5. 
Anestezi Çalışanlarında Çalışma Ortamından Uzaklaşmanın Oksidatif Stres Düzeylerine Etkisinin Dinamik Tiyol Disülfit Dengesi ile Değerlendirilmesi
Evaluating the Effect of Being Away From Work Environment on Oxidative Stress Levels with Dynamic Thiol-Disulfide Homeostasis Among Anesthesiology Professionals
Süheyla Abitağaoğlu, Ceren Köksal, Özcan Erel, Almila Şenat, Dilek Erdoğan Arı
doi: 10.5222/jarss.2020.05925  Sayfalar 80 - 84 (1053 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Atık gaz maruziyeti ve mesleki stres nedeniyle anestezi çalışanlarında oksidatif stres artmaktadır. Çalışmamızda anestezi çalışanlarında minimum 1 hafta anestezi pratiğinden uzaklaşılmasının, oksidatif stres üzerine etkilerinin tiyol disülfid dengesiyle incelenmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya ameliyathanede anestezi uygulamalarında aktif çalışan ve en az 1 hafta izne çıkmayı planlayan anesteziyoloji uzmanı, uzmanlık öğrencisi ve anestezi teknisyenleri arasından toplam 29 gönüllü dahil edildi. Demografik verileri, çalışma süreleri ve görevleri kaydedildi. Gönüllülerden izne ayrılmadan önceki gün ve izinden döndüğü gün kan alınarak dinamik tiyol disülfid dengesi çalışıldı. İzin sonrası nativ ve total tiyol düzeylerinde artma ve disülfidde azalma oksidatif stres düzeyinde azalma olarak değerlendirildi. Veriler t-testi, tek yönlü varyans analizi, eşleştirilmiş t-testi ile değerlendirildi, p<0,05 anlamlı olarak kabul edildi.
BULGULAR: Ortalama izin süresi 10,7±3 gündü. Anesteziyoloji uzmanlarında ortalama yaş daha yüksekken, uzmanlık öğrencilerinde çalışma süresi daha kısaydı (p<0,001). Diğer demografik veriler ve izin öncesi nativ tiyol, total tiyol ve disülfid değerleri 3 grupta benzerdi (p>0,05). Uzmanlarda ve uzmanlık öğrencilerinde izin sonrası oksidatif stres azalırken, teknisyenlerde anlamlı değişiklik gözlenmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ortalama 10 günlük izin sonrası oksidatif stresin azalması nedeniyle, anesteziyoloji hekimlerinin belli periyodlarla çalışma ortamından uzak kalmalarının, çalışan sağlığı açısından faydalı olacağı görüşündeyiz.

6. 
Anestezi Hekimlerinin Mesleki Risk Farkındalıkları: Anket Çalışması
Occupational Risk Awareness of Anesthesiologists: A Survey Study
Emine Arık
doi: 10.5222/jarss.2020.26234  Sayfalar 85 - 92 (1678 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Anestezi hekimleri çalışma koşulları gereği sağlıklarını olumsuz etkileyebilecek birçok mesleki tehlike ve risk faktörlerine maruz kalmaktadır. Anestezi hekimlerinin mesleki riskleri konusundaki farkındalıklarını ve çalışan güvenliğini günlük pratiğinde ne kadar benimsediğini tespit edebilmek amacı ile bu anket çalışmasını planlandık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniklerinde çalışan gönüllü asistan ve uzman hekimlerin, soruları yüz yüze iletişim (basılı anket formlarının dağıtılıp doldurulması) yöntemiyle cevapladığı anket formları ile araştırma verileri toplandı. Doğru cevaplar tüm doktorlar arasında kıyaslanırken, tecrübenin doğru cevapla ilişkisini değerlendirilmesi amacıyla da asistan (GrupI) ve uzman (Grup II) doktorlar arasında da kıyaslama yapıldı
BULGULAR: Anketimizin sonucunda asistan ve uzman doktorların tümünün anket sorularına doğru yanıt verme oranı %41.6 (n=70)’dır.12 sorudan 5’ine %50 ve üstü doğru cevap verilmiştir. Gruplar arası kıyaslama yapıldığında asistan doktorlar sadece iki soruya uzman doktorlara göre istatistiksel olarak anlamlı doğru cevap verirken; Uzman doktorlar 12 sorunun 6’sına asistan doktor grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı doğru cevap vermişlerdir. Çalışmaya katılan doktorların %43.2’sinin İş Güvenliği Eğitimi (İSG) aldığı tespit edilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Anketimizde anestezi hekimlerimizin mesleki risklerini bilmedikleri, iş güvenliği bilincinin yeterli düzeyde olmadığı gözlendi. Bu eksiklikleri gidermek için düzenli eğitim programları ile farkındalık kazanmalı ve güvenli koşullarda çalışmayı, mesleki kültür olarak benimsemeleri gerekmektedir

7. 
Robotik Kalp Cerrahisinde Anestezi Yönetimi; Klinik Deneyimlerimiz
Anesthetic Management in Robotic Cardiac Surgery; Our Clinical Experiences
Mehmet Emin İnce, Nadide Ors, Gökhan Özkan, Murat Kadan, Gökhan Erol, Suat Doğancı, Cengiz Bolcal, Vedat Yıldırım
doi: 10.5222/jarss.2020.29200  Sayfalar 93 - 99 (1183 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Minimal invazif cerrahi yaklaşımlar çeşitli potansiyel faydalarının yanı sıra anestezi ve cerrahi ekipleri için yeni zorlukları da beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada kliniğimizde gerçekleştirilen robotik kardiyak cerrahi işlemlerindeki anestezi deneyimimizi güncel bilgiler eşliğinde sunmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışma Ekim 2014-Aralık 2019 tarihleri arasında sağ torakotomi yapılarak gerçekleştirilen robotik kardiyak cerrahi geçiren 227 (120 Erkek, 107 Kadın) hastayı içermektedir. Hastalara ait demografik veriler, cerrahi tipi, EuroSCORE değerleri, cross-klemp ve pompa süresi, postoperatif komplikasyonlar, yoğun bakımda ve hastanede kalış süreleri hasta dosyalarından ve anestezi takip formlarından taranarak elde edildi.
BULGULAR: Robotik kardiyak cerrahi ile 101 hastaya ASD-VSD, 114 hastaya kapak cerrahisi ve 13 hastaya intrakardiyak kitle eksizyonu işlemi yapıldı. Bu işlemlerden 15’i atan kalpte gerçekleştirildi. Ameliyat sonrası hastaların median ekstübasyon süresi 5 saat, median yoğun bakım kalış süresi 1 gün ve median hastanede kalış süresi 7 gün idi. Postoperatif dönemde uzamış mekanik ventilasyon ihtiyacı nedeniyle 3 hastaya trakeostomi açıldı. Kapak cerrahisi yapılan hastalardan 10’una kalıcı kalp pili implantasyonu yapıldı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hem torasik hem de kardiyak cerrahinin tüm özelliklerini içeren robotik kardiyak cerrahide anestezistlerin oluşabilecek komplikasyonları bilmesi ve bunlara karşı önceden plan yapması gerekmektedir. Ayrıca özellikli bu cerrahinin ayrılmaz bir parçası olan tek akciğer ventilasyonu ve transözofageal ekokardiyografi için gerekli olan bilgi birikimini kazanması gerekmektedir.

8. 
Aksiller Sinir Bloğu Ve İntravenöz Rejyonel Anestezinin Turnike Sonucu Gelişen İskemi-Reperfüzyon Hasarına Etkileri
The Effects Of Axillary Nerve Block And Intravenous Regional Anesthesia On Ischemia-Reperfusion Injury Induced By Tourniquet
Ersagun Tugcugil, Dilek Kutanis, Ahmet Besir, Müge Koşucu, Ahmet Mentese, Süleyman Caner Karahan, Selim Demir, Sedat Saylan, Ali Akdoğan
doi: 10.5222/jarss.2020.39974  Sayfalar 100 - 108 (1112 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: El cerrahisi planlanan hastalarda kullanılan aksiller sinir bloğu ve IVRA (İntravenöz Bölgesel Anestezi) tekniklerinin turnikenin oluşturduğu iskemi reperfüzyon hasarı üzerine etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Turnike kullanılması ve sonraki reperfüzyondan kaynaklanan iskemi, organizmada oksidatif strese neden olur. Oksidatif stres ise postoperatif morbiditeye katkıda bulunur.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya el cerrahisi uygulanan 65 hasta dahil edildi. Aksiller sinir bloğu alan hastalar Grup A (n = 33), IVRA alan hastalar Grup I (n = 32) olarak ifade edildi. Kan örnekleri anestezi öncesi T1'de, turnike deflasyonundan hemen önce T2, turnike deflasyonundan T3 5 dk sonra T4 30 dk sonra T5 4 saat sonra alındı.
BULGULAR: Plazma IMA ve OSI konsantrasyonları Grup A'da Grup I'den T2, T3, T4 zaman dilimlerinde anlamlı olarak yüksekti. Plazma TOS düzeyi Grup A'da Grup I'den T3 zaman diliminde daha yüksekti. Plazma TAS düzeyi Grup I'de Grup A'dan T2, T3, T4 zaman dilimlerinde anlamlı olarak yüksekti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: IVRA, el cerrahisinde kullanılan turnike tarafından oluşturulan iskemi reperfüzyon hasarını önlemede aksiller bloktan daha etkiliydi, ancak bu iki teknik arasında reperfüzyonun dördüncü saatinde bir fark yoktu.

9. 
Preoperatif Anksiyetenin Değerlendirilmesinde Beck ve Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeklerinin Karşılaştırılması
Comparison of Beck and State-Trait Anxiety Scales in the Evaluation of Preoperative Anxiety
Kevser Peker
doi: 10.5222/jarss.2020.50570  Sayfalar 109 - 115 (2473 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmanın amacı ameliyat öncesi hastaların anksiyete düzeylerinin değerlendirilmesinde kullanılan Beck Anksiyete Ölçeği (BAI) ile Durumluk Anksiyete Ölçeği (STAI-I) ve Sürekli Anksiyete ölçeği (STAI-II)’nin karşılaştırılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu araştırma, prospektif bir araştırma olup, Ekim 2018 ve Nisan 2019 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinde septorinoplasti ameliyatı geçiren 109 hastanın gönüllü katılımıyla gerçekleştirildi. Veriler kişisel bilgi formu, BAI ve STAI-I ve II ile toplandı.
BULGULAR: BAI’ya göre ortalama anksiyete düzeyi 12.77±7.09, STAI-I’e göre anksiyete ortalaması 41.60±11.07, STAI-II’ye göre anksiyete ortalaması 42.40±8.37 puan olarak bulundu. Her üç ölçek ile kadınlarda anksiyete skorları anlamlı yüksek idi (p<0.001). BAI ortalama toplam puanı ile STAI-I ve STAI-II ortalama toplam puanı arasında pozitif yönde istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulundu (p<0.001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hastaların ameliyat öncesi BAI, STAI-I ve STAI-II ölçekleri ile orta düzeyde anksiyete yaşadıkları belirlendi. Preoperatif anksiyetenin değerlendirilmesinde BAI yüksek sensitivite ve spesifite ile kullanılabilir.

10. 
Parenteral Beslenen Hastaların Endikasyonları Ne Kadar Uygun ?
How Appropriate Are The Indications for Parenteral Nutrition Patients?
Halil Erkan Sayan
doi: 10.5222/jarss.2020.52724  Sayfalar 116 - 123 (2434 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Parenteral nütrisyon (PN), intravenöz beslenme sağlayan bir tedavi yöntemidir. PN klinik sonuçları iyileştirebildiği gibi, komplikasyonlara bağlı olarak mortalite ve morbiditede artışa sebep olabilmektedir. Bu çalışmamızın amacı, PN endikasyonlarını değerlendirmek, uygun olmayan PN başlanma oranını tespit etmek ve kalori yeterliliğini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: PN başlanan tüm hastalar, nütrisyon hemşiresi ve diyetisyen tarafından hastane veri tabanından tespit edilerek ziyaret edildi. Hastaların demografik verileri, yattığı servisi, tanısı, PN uygunluğuna, endikasyonlarına, alınan kalori miktarı ve yeterliliğine bakıldı. PN alan her bir hasta, Avrupa Klinik Beslenme ve Metabolizma Derneği (ESPEN) klavuzuna göre incelenerek “uygun” ve “uygun olmayan” olarak sınıflandırıldı. Ayrıca PN alan hastalar, Periferal PN, Santral PN, Enteral+PN, Oral+PN olarak 4 kategoriye ayrıldı.
BULGULAR: Hastanemizde altı aylık süre boyunca 333 hastaya PN uygulandığı saptandı. PN’na, beslenmeye engel kusma (%37), obstrüktif bağırsak hastalığı (%27), ağır diyare (%12) ve ağır malabsorbsiyon (%12) nedeniyle başlanmıştı. Hastaların 153 (%45.9)’ una uygun olmayan endikasyon ile başlanmıştı. Uygun olmayan endikasyon sebepleri arasında en sık doktorun konservatif olarak PN tercih etmesi’nin (142 olgu, %92.8) olduğu görüldü. PN başlanan hastaların 256’sının (%76.9) yetersiz kalori almaktaydı. Hastaların beslenmesinde en sık periferik parenteral nütrisyon (PPN) (155 olgu, %46.5) yol tercih edilmiştir, uygun olmayan endikasyon ile PN (%40) ve yetersiz kalori ile beslenme de (%98.1) bu grupta görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: PN’nun “uygun olmayan” kullanımı çalışmamızda %45.9 olarak belirlendi. Daha önce yapılan çalışmalarda ise “uygun olmayan” PN kullanımı %0 ile %38 arasında oldukça değişken oranlarda rapor edilmişti. Herhangi bir nedenle yeterli oral veya enteral beslenemeyen hastalara, tek başına PN veya enteral nütrisyona ek olarak PN başlanmaktadır. PN ile ilgili risklerin en aza indirilmesi için PN endikasyonları iyi bilinmeli, bunun için beslenme odaklı eğitimler planlanmalıdır. Uygun olmayan endikasyon ve yetersiz kalori uygulanma riskine karşı hastane nütrisyon destek ekibi (NDE)’nin önerilerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.

OLGU SUNUMU
11. 
Fahr Sendromu Olan Bir Hastada Yoğun Bakımdaki Sedasyon Problemi
Sedation Failure in a Patient with Fahr Syndrome in the Intensive Care Unit
Büşra Tezcan, Çilem Bayındır Dicle, ibrahim Mungan, Derya Ademoğlu, Müçteba Can, Dilek Kazancı
doi: 10.5222/jarss.2020.39358  Sayfalar 124 - 127 (1000 kere görüntülendi)
Nadir görülen nörolojik bir sendrom olan Fahr Sendromu, sporadik ya da genetik geçişli bazal ganglion kalsifikasyonuyla karakterizedir. Fahr Sendromu’nun patofizyolojisiyle ilgili olarak; kalsiyum metabolizma bozukluğu, metastatik kalsiyum depozitleri ve artmış serbest radikal üretimi gibi bazı hipotezler mevcuttur. Hastalar genellikle ekstrapiramidal semptomlarla tanı alsa da, serebellar disfonksiyon, konuşma bozuklukları, demans ve nöropsikiyatrik semptomlarla da başvurabilirler. Bu olgu sunumunda amacımız, intihar amaçlı karbamazepin alımı sonrası yoğun bakımımıza kabul edilen 49 yaşındaki bayan hastadaki sedasyon yetersizliğinden bahsetmektir. Hastaya 1.5 mcg/kg/h deksmedetomidin infuzyonu ve 1,5 mg midazolam bolusları uygulandığı halde yeterli sedasyon düzeyine ulaşılamamıştır. Bu durum uzun süreli antiepileptik ve antidepresan kullanımına bağlı olabilir. Diğer yandan da, benzersiz bir sedatif ajan olan deksmedetomidin spesifik ve selektif bir α2 agonistidir. Hastamızdaki yaygın serebral kalsifikasyon, α2 reseptör aktivitesini bozmuş olabilir. Bunun yanında Fahr Sendromu’nun muhtemel nedenlerinden biri olan kalsiyum metabolizma bozukluğu da α2 adrenoreseptör aracılıklı kalsiyum ilişkili nörotransmitter salınımını etkilemiş ve böylece deksmedetomidinin etkinliğini azaltmış olabilir.

12. 
Takayasu Arteritinde İnfraklaviküler Brakial Pleksus Blok Uygulaması (Olgu Sunumu)
’Case Report: Infraclavicular Block In A Patient With Takayasu's Arteritis
Melis Sumak Hazır, Derya Özkan, Mukaddes Tuğba Arslan
doi: 10.5222/jarss.2020.54227  Sayfalar 128 - 130 (948 kere görüntülendi)
Takayasu arteriti (TA) nabızsızlık hastalığı olarak da bilinen, nadir görülen kronik progresif inflamatuar bir panarterittir. Bu olgu sunumunda TA tanılı, radius distal uç kırığı olan bir hastada cerrahi anestezi amaçlı infraklaviküler brakial pleksus blok uygulaması ve perioperatif anestezi yönetimi tartışılmıştır.

13. 
Waardenburg Sendromlu Hastada Anestezi Yönetimi
Anesthesia Management in a Patient with Waardenburg Syndrome
Yonca Özvardar Pekcan, Bahattin Tuncali, Özlem Yılmaz Sümer
doi: 10.5222/jarss.2020.94914  Sayfalar 131 - 134 (1652 kere görüntülendi)
Waardenburg sendromu (WS) genellikle otozomal dominant geçişli olmak üzere embriyonal gelişimden itibaren melonositlerin tam veya kısmen yokluğu ile karakterli herediter bir sendromdur. WS tanısı olan 10 yaşında erkek hasta sol kulağında işitme azlığı nedeniyle koklear implant operasyonuna alındı. Fizik muayenesi saçının ön kısmında beyaz perçem, iris heterokromisi, sağ gözde karakteristik parlak mavi iris, sol gözde kahverengi iris, geniş burun kökü, kısmi sinofris, bilateral sensörinöral işitme kaybı, sol el 2, 3, 4 ve 5. parmaklarda ve bilekte hipopigmentasyon alanları dışında normaldi. Hava yolu muayenesi mallampati II olarak değerlendirildi. Midazolam ile premedikasyondan sonra 1 µgr kg-1fentanil, 2.5 mg kg-1 propofol ile anestezi indüksiyonu yapıldı. Endotrakeal intübasyon 0.6 mg kg-1 tracrium ile uygulandı. Anestezi idamesi intravenöz propofol (0.75 µgr kg-1 dk-1) ve remifentanil infüzyonu (0.25 µgr kg-1 dk-1) ile sağlandı. Hasta operasyon sonunda sorunsuz olarak ekstübe edildi ve servise transfer edildi. Bu olgularda, WS’na ait özelliklerin iyi bilinmesi, iyi planlanmış bir anestezi yönetimi, kontrollü hipotansiyon ve total intravenöz anestezi uygulamasının başarılı anestezi uygulamasında esas.olduğu kanısındayız.

EDITÖRE MEKTUP
14. 
Acute Compartment Syndrome of Hand in a Pediatric Patient: Intravenous Infiltration and Cannula Dressing as Culprit
Neeraj Kumar, Abhyuday Kumar, Amarjeet Kumar, Amit Kumar Sinha
doi: 10.5222/jarss.2020.44127  Sayfalar 135 - 136 (847 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF