ISSN - 1300-0578 | e-ISSN - 2687-2242
JARSS - JARSS: 28 (3)
Cilt: 28  Sayı: 3 - 2020
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I (622 kere görüntülendi)

DERLEME
2. 
COVID-19 Tanılı ya da Şüpheli Hastaların Preoperatif Hazırlığı ve Ameliyathane Yönetimi
Preoperative Preparation and Operating Room Management of the Patients Who have Confirmed or Suspected COVID-19 infection
Hatice Türe, Şüheda Çelebi, Ezgi Aytaç, Ayşe Tuğluoğlu Kuşdemir, Birsel Ekici, Abdulvahap Oğuz, Tuğhan Utku, Ferdi Menda, Meral Sonmezoglu
doi: 10.5222/jarss.2020.70299  Sayfalar 137 - 149 (4662 kere görüntülendi)
Amaç: Covid-19 pandemisi olarak adlandırılan virus salgını, 2019 yılı aralık ayında Çin’in Wuhan kentinden tüm dünyaya yayılmıştır. Hastalar ve hastalığı taşıyan asemptomatik vakalar nedeniyle, sağlık çalışanları açısından risk oluşturmaktadır. Özellikle ameliyathaneler, aerosol oluşturan işlemler ve olası temas açısından en riskli çalışma alanlarındandır. Bu nedenle perioperatif dönem işleyiş protokollerinin oluşturulması önem arz etmektedir.
Bu derlemede; pandemi döneminde özellik arzeden; preoperatif hasta hazırlığı, ameliyathane organizasyonu ve kişisel korunma ekipmanlarını içeren “preoperatif hasta hazırlığı ve ameliyathane işleyiş protokolümüz” sunulmuştur.
Yöntem: Bu amaçla mevcut protokoller ve literatür taraması yapılmış ve güncel bilgiler ışığında oluşturulan protokol; preoperatif hasta hazırlığı, ameliyathane işleyişinin düzenlenmesi, ameliyat bitiminde ameliyathane temizliği olmak üzere 3 alt başlık içermektedir.
Bulgular: Oluşturulan protokol 15 mart-10 Mayıs 2020 tarihleri arasında kullanılmıştır. Kurumumuzun iç işleyişine uygun olarak oluşturulan protokollerimiz eşliğinde perioperatif yönetim titizlikle uygulandığında, hasta ve çalışan güvenliği yanında, işleyişin aksamadığı görülmüştür.
Sonuç: Klinik protokoller ışığında preoperatif dönemde COVID-19 şüpheli-enfekte hastalar belirlenerek, perioperatif riskler azaltılabilir ve hastanın, sağlık çalışanlarının ve diğer hastaların güvenliği arttırılabilir.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
3. 
Diz Protezi Cerrahisi Sırasında Diyabetik Hastalarda İskemi-Reperfüzyon Modelindeki SCUBE-1'in Değeri
The Value of SCUBE-1 on Ischemia-Reperfusion Model in Diabetic Patients during Knee Replacement Surgery
Savas Altinsoy, Basak Gulel, Derya Özkan, Ali Yalcindag, Lütfiye Tuba Hancı, Asli Donmez
doi: 10.5222/jarss.2020.80664  Sayfalar 150 - 157 (850 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Diabetes Mellitus (DM), tüm dünyada yüksek mortalite ve morbiditesi olan yaygın bir hastalıktır.Pnömotik turnike kullanılarak diz protezi ameliyatı yapılan ve DM'i olan ve olmayan hastalar arasındaki oksidatif stres seviyesini belirlemek ve signal peptide-CUB-EGF domain-containing protein 1 (SCUBE-1) seviyelerinin malondialdehit (MDA) ve total antioksidan durumu (TAS) gibi iskemi reperfüzyon (IR) belirteçleriyle korele olup olmadığını araştırmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastalar diyabetik (grup D; n = 15) veya diyabetik olmayan (grup C; n = 15) olarak iki gruba ayrıldı. MDA, TAS ve SCUBE-1 üç dönemde değerlendirildi: spinal anestezi öncesi (T1), turnike indirilmeden 5 dakika önce (T2) ve turnike indirildikten 2 saat sonra (T3).
BULGULAR: Grupların demografik özellikleri benzerdi. Her iki grupta da SCUBE-1, MDA ve TAS düzeyleri bakımından tüm zaman dilimlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. SCUBE-1 seviyeleri T2'de yükseldi ve T3'te neredeyse normal seviyelere döndü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: SCUBE-1, MDA ve TAS seviyeleri turnike uygulamasının ardından arttı ve reperfüzyon döneminde azaldı. Bununla birlikte, artışın derecesi, DM olan veya olmayan hastalar arasında farklılık göstermedi. Sonuçlarımız SCUBE-1'in turnike ile ilişkili iskemi-reperfüzyon modelinin bir belirteci olarak kullanılabileceğini göstermektedir.

4. 
Ameliyat planlanan hastalar arasında bitkisel ürün kullanımı ve bitkisel ürünlerin nötrofil lenfosit oranına etkisi: Kesitsel araştırma
The usage of herbal products among patients scheduled for surgery and the effect of herbal products on neutrophil-lymphocyte ratio: a cross-sectional study
Ali İhsan Uysal, Başak Altıparmak, Melike Korkmaz Toker, Semra Gümüş Demirbilek
doi: 10.5222/jarss.2020.95866  Sayfalar 158 - 162 (1114 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bitkisel ilaçlar giderek daha fazla kullanılmaktadır. Literatürde dünya nüfusunun yaklaşık %80’inin bitkisel ürün kullandığını bildiren yayınlar vardır. Birçok hasta bitkisel ürünleri ilaç olarak kabul etmediği için geçireceği cerrahi öncesi bitkisel ürün kullandıklarını ifade etmemektedir. Bitkisel ürünlerin çok sayıda yan etkileri olduğu bilinmektedir. Çalışmanın primer amacı, ameliyat planlanan hastalar arasında bitkisel ürün kullanımının hazırlanan anket aracılığıyla araştırılmasıdır. Sekonder olarak ise son 1 ay içinde bitkisel ürün kullanan hastaların nötrofil lenfosit oranının diğer hastalarla karşılaştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Anestezi polikliğininde hastalara 11 sorudan oluşan bir anket 3 ay süreyle uygulandı. Anket tamamlandıktan sonra hastanın aktüel hemogramındaki nötrofil ve lenfosit düzeyleri kaydedildi.
BULGULAR: Anket toplam 445 hastaya uygulandı. Katılanlardan 159 hasta şu ana kadar bir şekilde bitkisel ürün kullandığını ifade ederken 39 hasta ise son 1 ay içerisinde kullandığını söyledi. Bitkisel ürün kullananların ve kullanmayanların eğitim durumunda istatistiksel farklılık yokken, yaş ve cinsiyet açısından farklılık vardı. 280 hasta daha önceki cerrahileri sırasında bitkisel ürün kullanımlarının sorgulanmadığını belirtti. Son 1 ayda bitkisel ürün kullananların nötrofil lenfosit oranları kullanmayanlarınkinden daha düşüktü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bitkisel ürünlerin potansiyel problemleri arasında koagulasyon bozukluğu (kanama ve antikoagulasyon), kardiyovaskuler yan etkiler (hipertansiyon,ödem ve kardiyak ritm bozulması), su ve elektrolit bozukluğu (sodyum retansiyonu ve hipokalemi), hepatotoksite ve anestezik ajan etkisinde uzama (konfüzyon ve sedasyon), endokrin etkiler (hiperglisemi ve hipoglisemi) sayılabilir. Nötrofil/lenfosit oranı (NLO), tam kan testindeki nötrofil ve lenfosit değerleri kullanılarak hesaplanan ve günümüzde popülaritesi günden güne artan bir göstergedir. Anestezi uzmanları bitkisel ürün kullanımı hususuna daha fazla dikkat etmelidirler.

5. 
Fiberoptik Bronkoskopi Rehberliğinde veya Kör Açılan Perkutan Trakeostomi İşleminin Genel Yoğun Bakım Ünitelerinde Kıyaslanması
Comparison Of Percutaneous Tracheostomy Process In General Intensive Care Units With Or Without Fiberoptic Bronchocopy Guidance
Zerrin Özçelik, Yücel Gültekin
doi: 10.5222/jarss.2020.52714  Sayfalar 163 - 169 (1031 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Perkutan dilatasyonel trakeostomi (PDT), yoğun bakım hastalarında sıklıkla uygulanan bir işlemdir. PDT yöntemi, daha güvenli olduğu ve daha az doku hasarı oluşturduğundan fiberoptik bronkoskopi (FOB) ile desteklenebilir. Çalışmamızda kör ve FOB rehberliğinde açılan PDT işleminin retrospektif olarak değerlendirilmesi ve komplikasyon oranlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Genel Yoğun Bakım Ünitelerinde Ocak 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında Griggs yöntemi ile kör ve FOB eşliğinde açılan perkutan trakeostomi olguları retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların yaş, cinsiyet, yoğun bakım yatış ve PDT açılma tanıları, trakeostomi açılmasına kadar geçen süre (gün) ve toplam işlem süresi, mortalite bilgisi hasta dosyalarından elde edildi. İşlemle ilgili, PDT esnasında ve ilk 24 saatte gözlenen komplikasyonlar erken, 24 saat sonrası gözlenenler ise geç komplikasyonlar olarak değerlendirildi. Erken komplikasyonlar, minör kanama, cerrahi kanama, subkutan amfizem, pnömotoraks, yanlış pasaj, aritmi, hipotansiyon, hipoksi, hiperkapni, cerrahi trakeostomiye geçilmesi olarak tanımlanmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya toplam 103 hasta alındı. PDT işlemi 44 (%42.7) hastaya kör (kör-PDT), 59 (%57.3) hastaya ise FOB rehberliğinde(FOB-PDT) uygulandı. İşlem esnasında SaO₂ değerleri, kör-PDT ve FOB grubunda %98 (%93, %100) ve %75 (%40, %100) olarak bulundu. Toplam PDT işlem süresi ise kör-PDT ve FOB-PDT grubunda sırasıyla 20±6 dakika ve 25.2±6 dakika idi. Kör-PDT grubunda işlem esnasında 14 hastada (%31.8) erken komplikasyon gelişirken 6 hastada (%13) majör komplikasyon gelişti. FOB-PDT grubunda işlem esnasında gelişen erken komplikasyon 8 hasta (%13.5) idi. Bu grupta bir hastada (%1.7) cerrahi gerektirecek majör kanama gelişti. Bir hastada da (%1.7), trakeostominin 270. günde trakeoözefageal fistül gözlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: PDT’nin FOB eşliğinde yapılmasının daha güvenli olduğunu düşünüyoruz. FOB eşliğinde PDT işlem süresi uzun olsa da, işleme ait komplikasyonların azaldığını tespit ettik.

6. 
Video Yardımcılı Torakal Cerrahi Sonrası Postoperatif Analjezi Yönetimi Için Ultrason Rehberliğinde Yapılan Erektor Spina Plan Bloğu Ve Torakal Paravertebral Blok Etkinliği: Prospektif, Randomize, Kontrollü Çalışma
Ultrasound-Guided Erector Spinae Plane Block and Thoracic Paravertebral Block for Postoperative Analgesia Management Following Video-Assisted Thoracic Surgery: A Prospective, Randomized, Controlled Study
Bahadır Çiftçi, Mürsel Ekinci, Erkan Cem Çelik, Ismail Cem Tukac, Birzat Emre Gölboyu, Mehmet Zeki Gunluoglu, Yunus Oktay Atalay
doi: 10.5222/jarss.2020.07769  Sayfalar 170 - 178 (1998 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmamızda video yardımcılı torakal cerrahi yapılan hastalarda postoperatif analjezi yönetimi için ultrason (US) eşliğinde yapılan erektor spina plan bloğu (ESPB) ve torakal paravertebral bloğun (TPVB) kontrol grubuna göre etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmaya her grup için 30 hasta olmak üzere toplam 90 hasta dahil edilmiştir. Çalışma üç gruptan oluşmaktadır; Grup ESPB, Grup TPVB ve Kontrol Grubu. ESPB ve TPVB gruplarındaki hastalara preoperatif olarak US eşliğinde blok yapıldı. Tüm gruplardaki hastalara fentanil içeren hasta kontrollü analjezi (HKA) uygulandı. Hastalar vizuel analog skala (VAS), opioid tüketimi ve yan etkiler kaydedilerek değerlendirildi.
BULGULAR: Tüm zaman aralıklarında fentanil tüketimi ve VAS Grup ESPB ve Grup TPVB de kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşüktü (p < 0.001). Blok işlem süresi ESPB grubunda anlamlı olarak daha kısaydı ve iğne ile tek giriş başarısı ESPB grubunda TPVB grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti (p < 0.001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: ESPB ve TPVB, video yardımcılı torakal cerrahi yapılan hastalarda kontrol grubuna göre etkili analjezi oluşturmaktadır. ESPB, TPVB ye göre daha kısa işlem süresi ve daha yülsek iğne ile tek giriş başarı oranına sahiptir.

7. 
Laparoskopik Kolesistektomide Postoperatif Ağrı için Ultrason Rehberliğinde Erektor Spina Plan Bloğun Etkinliği. Retrospektif Kohort Çalışma
The Efficacy of Ultrasound-Guided Erector Spinae Plane Block for Postoperative Analgesia in Laparoscopic Cholecystectomy. A Retrospective Cohort Study
Omer Karaca, Huseyin Ulaş Pınar
doi: 10.5222/jarss.2020.02886  Sayfalar 179 - 187 (1194 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Laparoskopik kolesistektomi (LK) orta dereceden şiddetli dereceye kadar ağrıya neden olur. Her ne kadar minimal invaziv bir cerrahi olsa da, mevcut çalışmada ultrason altında bilateral erektor spina plan bloğunun (ESPB) etkinliğinin ve güvenilirliğinin değerlendirmesi planlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Nisan 2017 ile Kasım 2018 tarihleri ​​arasında LK uygulanan 234 hasta retrospektif olarak incelendi. İki yüz hasta iki gruba ayrıldı: Sadece intravenöz (iv) hasta kontrollü analjezi (HKA) alan Kontrol Grubu (Grup C, n = 100) ve iki taraflı ESPB alan ESPB Grubu (Grup E, n = 100) (bupivakain 0.25, 50 mi) ve iv HKA. Ayrıca blokla ilgili komplikasyonlar da kaydedildi.

BULGULAR: Grup E' deki sayısal derecelendirme skorları anestezi sonrası bakım ünitesinde (ASBÜ), 1., 2., 4., 6. saatlerde (p <0.0001) ve 8. saatte (p <0.05) düşüktü. Postoperatif dönemde fentanil tüketimi Grup E' de daha düşüktü (p <0.0001). PACU ve hastanede kalış süreleri Grup E' de daha kısaydı (p <0.0001). Kurtarma analjezik ihtiyacı Grup E' de daha düşüktü (p <0.0001). İntraoperatif fentanil gereksinimi Grup E' de daha düşüktü (p <0.0001). Yardımsız yürüme süresi Grup E' de daha kısaydı (p <0.0001). Bulantı ve kusma insidansı Grup E' de daha düşüktü (p <0.05). Blokla ilişkili herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bilateral ultrason eşliğinde ESPB, daha iyi analjezi sağlar ve laparoskopik kolesistektomi sonrası yardımsız yürüme süresini ve hastanede kalış süresini kısaltmaktadır.

8. 
Uyandırma Odasında Hasta Takibinde Modifiye Alderete Skorlama Sistemi ( MASS ) İle Çalışmanın Postoperatif Komplikasyon Görülme Sıklığı Üzerine Etkisi: Retrospektif Çalışma
Comparing the Prevalence of Postoperative Complications in Groups of Patients Followed Up in the Recovery Room with and without the Use of the Modified Aldrete’s Scoring System (MASS): A Retrospective Study
Harun Özmen, Bahar Aydınlı, Lale Titiz, Didem Derici
doi: 10.5222/jarss.2020.86548  Sayfalar 188 - 193 (4039 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmayla uyandırma odasında skorlama sistemini kullanmanın, uyandırma odasında takip edilen hastalarda postoperatif komplikasyonu gelişmesi üzerine etkisini retrospektif olarak göstermeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Mersin Devlet Hastanesi’nde 2010-2017 yılları arasında opere edilmiş hasta dosyalarını inceledik. Anestezi sonrası uyandırma odasında Modifiye Aldrete Skorlama Sistemi (MASS) ile takip edilen(MASG) ve skorlama sistemi kullanılmadan (KG) takip edilen hastalarda, uyandırma odasında ve erken dönemde serviste gelişen komplikasyonlar kayıt altına alındı. İstatistiksel analiz için Statistiva13.3 proğramı kullanıldı
BULGULAR: Uyandırma odasında kalış süresi MASG'da KG'a göre uzundu. Her iki grupta minör komplikasyon oranı birbirine yakın olarak saptandı. Kontrol grubunda bir hastada majör komplikasyon olarak kardiyopulmoner resusitasyona cevap veren kardiyak arrest geliştiği saptandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Uyandırma odasında, skorlama sistemi kullanılmayan hastalarda skorlama sistemi kullanılan hastalara göre daha ciddi komplikasyonlar geliştiğini saptadık. Hastaların servise aktarılmaları sırasındaki hasta güvenliği, anestezi uyandırma odalarında gelişmiş bir altyapıya sahip olmak, eğitimli sağlık personeli istihdam etmek ve MASS gibi algoritmalar kullanmaya bağlıdır.

9. 
Sezaryende Uygulanan Anestezi Tekniklerinin ve Yenidoğan Apgar Skoru Üzerine Etkili Faktörlerin Retrospektif Analizi: İlçe Devlet Hastanesi Örneği
Retrospective Analysis of Anesthesia Techniques Applied in Cesarean Section and Factors Effective on Neonatal Apgar Score: Case of District State Hospital
Selda Kayaaltı
doi: 10.5222/jarss.2020.68552  Sayfalar 194 - 202 (1671 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Sezaryende hangi anestezi tekniğinin uygulanacağı hastanın kliniğine, tercihine ya da anesteziyologun tecrübesine göre yapılmaktadır. Bu çalışmada son 5 yılda (2015-2019) hastanemizde yapılan sezaryenlerde uygulanan anestezi tekniklerinin değerlendirilmesi amaçlandı. İkincil amacımız intraoperatif hemodinamik parametreler ve yenidoğan Apgar skorları ile ilişkili faktörlerin belirlenmesiydi.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik kurul onayı alındıktan sonra 2015-2019 yılları arasında hastanemizde sezaryene alınan 691 olgu çalışmaya alındı. Hastane bilgi sistemi ve hasta dosyalarından hastalara ait demografik veriler, sezaryenlerde uygulanan anestezi teknikleri, spinal anestezi başarı oranları, intraoperatif hemodinamik komplikasyonlar, kullanılan ilaç dozları, anne hemoglobin düzeyi ve yenidoğan Apgar skorları (1. ve 5. dk.) gibi bilgilere ulaşıldı. Elde edilen veriler retrospektif olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Sezaryenlerin 535’i (%77.42) genel, 156’sı (%22.58) spinal anestezi altında yapılmış olup, spinal anestezi oranları oldukça düşüktü. Genel anestezi oranları acil ve elektif şartlarda sırasıyla %72.5 ve %77.7 olarak bulundu. Spinal anestezi uygulamalarında genel anestezi uygulamalarına oranla hipotansiyon (p<0.001) ve bradikardi (p<0.001) görülme oranı anlamlı olarak daha yüksekti. Spinal anestezi uygulananlarda Apgar skorları anlamlı olarak yüksekti (p<0.001 ve p=0.009).
TARTIŞMA ve SONUÇ: İlçe hastanemizde spinal anestezi oranlarının yurt içi ve yurt dışında yapılan çalışmalara kıyasla oldukça düşük olduğu bulundu. Spinal anestezi uygulamalarında genel anesteziye oranla daha fazla hemodinamik bozukluk yaşanmasına rağmen yenidoğan Apgar skorları spinal anestezi uygulanan annelerin bebeklerinde anlamlı olarak daha yüksekti. 2. basamak devlet hastanelerinde yapılan sezaryenlerde genel durumun değerlendirilebilmesi ve spinal anestezi oranlarının artması için yapılabileceklerin belirlenmesi için daha fazla sayıda ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

10. 
Sezaryen operasyonları sonrası farklı yöntemler arasında postoperatif analjezik etkinliğin karşılaştırılması
The Comparison Of Postoperative Analgesic Efficacy Of Different Methods After Cesarean Operation
Gülay Ok, Eralp Çevikkalp, Burcu Artunc Ulkumen, Koray Erbüyün, Pinar Solmaz Hasdemir, Beyhan Ccengiz Özyurt, Demet Aydın
doi: 10.5222/jarss.2020.74946  Sayfalar 203 - 208 (1043 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmada sezaryen operasyonu yapılan olgularda, genel anesteziye eklenen transversus abdominis plan bloğu(TAP)ile epidural anestezi ve spinal anestezinin postoperatif analjezik etkileri karşılaştırıldı.Sezaryen operasyonu sonrası TAP bloğun etkinliği belirlenmeye çalışıldı
YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik Kurul (25.03.2015/142)izni alındıktan sonra, elektif şartlarda sezaryen operasyonu planlanan olgular, spinal anestezi, epidural anestezi ve genel anestezi olmak üzere 3 gruba ayrıldı.Bu araştırma, genel anesteziye eklenen TAP yapılan 30 olgu(Grup T) ile epidural anestezi yapılan 32 olgu(Grup E) ve spinal anestezi yapılan 30 olgu(Grup S) olmak üzere toplam 92 olgudan oluşmaktadır. Tüm olgulara operasyon bitiminde diklofenak sodyum 75 m IM uygulandı.Olguların postoperatif ağrılarının ne zaman başladığı ve Görsel Analog Skala(GAS)’ya göre hangi şiddette olduğu ve olguların ek analjezik gereksinimleri ile postoperatif 0.saat,1.saat, 4.saat 6.saat ve 12.saatteki kalp atım hızı, kan basıncı,periferik O2 saturasyonu, solunum sayıları ile görülen yan etkiler kaydedildi.Postoperatif dönemde olguların ek analjezik gereksinimleri olduğunda 50 mg tramadol Iv uygulandı.
BULGULAR: Postoperatif analjezik gereksinimi açısından gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmadı(Tablo 2).Grup T’de de Grup S’ye göre daha az tramadol tüketimi gerçekleşmiştir(p<0,05).Olguların görsel ağrı skorları karşılaştırıldığında 0.saat, 1.saat ve 6.saatlerde GAS skorları Grup E’de Grup S ve Grup T’ye göre anlamlı düşük saptandı.6. saat GAS değerleri karşılaştırıldığında da Grup T Grup S ye göre daha az ağrı gözlenmiştir(p<0,05)
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda epidural anestezinin postoperatif analjezik etkinliğinin daha belirgin olduğu ve postoperatif tramadol tüketimini azaltmada en etkin yöntem olduğu bulunmuştur.TAP blok uygulanan hastalarda da postoperatif analjezi etkinliği artmakta ve tramadol ihtiyacı azalmaktadır.epidural uygulanmayan olgularda etkin bir postoperatif analjezi sağlamak ve anne ile bebeğin konforunu arttırmak için TAP blok bir alternatif olarak kullanılabilir.

OLGU SUNUMU
11. 
Akciğer kanserine bağlı kemik metastazı nedeniyle gelişen şiddetli hiperkalsemide sürekli venö-venöz hemodiyafiltrasyon: Bir olgu sunumu
Continuous veno-venous hemodiafiltration in severe hypercalcemia due to metastatic lung cancer: A case report
Bahattin Tuncali, Gizem Cabbaroğlu, Ayse Gül Temizkan Kirkayak, Pınar Zeyneloglu
doi: 10.5222/jarss.2020.97658  Sayfalar 209 - 212 (1615 kere görüntülendi)
En sık olarak neoplastik hastalıklar ve primer hiperparatiroidi nedeniyle gelişen şiddetli hiperkalsemi, nörolojik, kardiyovasküler ve renal fonksiyonlarında ciddi bozulmalara yol açabilen, nadir ancak hayatı tehdit edici bir elektrolit bozukluğudur. Bu makalede metastatik akciğer kanserine bağlı ciddi hiperkalsemi, akut böbrek hasarı ve bozulmuş hemodinami nedeniyle yoğun bakımda sürekli venöz venöz hemodiafiltrasyon (CVVHDF) ve destek tedavisi ile başarıyla tedavi edilen olguyu sunduk.

12. 
Möebius syndrome, what anesthesiologist should consider about: a case report
Masoud Nashibi, Parisa Sezari, Farhad Safari, Ahmad Naderi, Kamran Mottaghi
doi: 10.5222/jarss.2020.18480  Sayfalar 213 - 216 (961 kere görüntülendi)

EDITÖRE MEKTUP
13. 
Prone positioning in emergency surgery during COVID-19
Sanjeeb Giri, Abhishek Singh, Rashmi Ramachandran
doi: 10.5222/jarss.2020.36036  Sayfalar 217 - 218 (907 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF